21 Haziran 2024

Diamond Tema hakkında başlatılan soruşturma Anayasa’ya aykırı

Yakalama kararının icra edilmesi hâlinde bunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal edeceği de açıktır. Zira ortada suç şüphesi dahi yoktur

Diamond Tema ve Asrın Tok

Geçen hafta iki Youtuber (Diamond Tema ve Asrın Tok) arasındaki tartışmadan sonra Şeriat düzenine karşı çıkan Diamond Tema hakkında derhal soruşturma açılıp yakalama kararı çıkarılması, hatta Adalet Bakanı’nın da tartışmaya taraf olması ifade özgürlüğüne gereken saygının duyulmadığına iyi bir örnek.  

Gayet temel bir konuda birbirlerine hakaret etmeden tartışan taraflardan biri (laiklik yanlısı olanı) hakkında soruşturma açılması, Türkiye’nin laiklik zeminini yitirdiği gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor. 

Aslında bu yayının hiçbir cezai takibe/yaptırıma tabi olmaması gerekirdi. Bunu bir İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM) kararıyla anlatmak isterim. 

Aydın Tatlav/Türkiye kararı

Aydın Tatlav kararının konusu Erdoğan Aydın Tatlav’ın “İslamiyet Gerçeği” isimli kitabının toplatılmasıydı. Mesleği gazetecilik olan Tatlav’ın “İslamiyet Gerçeği” adlı eseri beş ciltten oluşuyordu. Kur’an ve Din başlıklı birinci cildin ilk baskısı Kasım 1992'de yayımlanmıştı. Ekim 1996'da söz konusu cildin yüz doksan altı sayfadan oluşan ve Kur'an'ın tarihsel bir incelemesini ve eleştirel yorumunu dokuz bölüm halinde sunan beşinci baskısı çıkmıştı.

Dört yıl içinde 16 bin 500 baskısı yapılan kitap hakkında 1997’de bir soruşturma başlatıldı. 

 İslam’a hakaret edildiği iddiasıyla başlatılan soruşturmaya konu kitap pasajları şunlardı:

-  “İslam o kadar özgüvenden yoksun bir ideolojidir ki, bu durum yaptırımlarının acımasızlığında ortaya çıkmaktadır. (...) [Çocukları] küçük yaşlardan itibaren cennet ve cehennem hikayeleriyle koşullandırır.”

-  “(…) o yaştan itibaren artık Tanrı hakkında hikayelere ihtiyaç duymayacaklardır.”

-  “(...) İslam'ın çocuklara yönelik politikası da barbarca bir şiddettir.”

-  “(...) Dinler özgüven eksikliklerini özgür düşünceyi, özellikle de kendilerine yönelik her türlü analiz ve eleştiriyi bastırma eğilimleriyle gösterirler.”

-  “(...) tüm bu gerçekler, Tanrı'nın var olmadığı, onu yaratanın cahillerin vicdanı olduğu gerçeğine somut bir şekil vermektedir.”

-  “(...) zina edene kaç kırbaç vurulacağı, hırsızın vücudunun hangi kısmının kesileceği ve hatta zavallı Ebu Leheb'in saçaklarına kadar her şeye müdahale eden bu Tanrı (...)

- “Seleflerininkine benzer bu tipik psişik yapısıyla, rüyalarını gerçek sanan Muhammed, kendisinden peygamberliğini kanıtlamasını isteyenlere bu akıl almaz ayetlerle kendini takdim eder (...). İslam'ın kurucusu bazen hoşgörülü bir tavır takındı, bazen cihadı emretti. Şiddet onun temel politikasıydı. Allah'ın cenneti insanoğluna asalak bir aristokrat hayatı vaat ediyor (...)”

- “(...) çünkü Kur'an'ın bıktırıcı tekrarlarla dolu, derinlikten yoksun, ticaret, kadın-erkek ilişkileri, kölelik, yaptırımlar (...) üzerine erkekler tarafından yazılmış çoğu eski kitaptan daha ilkel yorumlardan oluştuğunu göreceklerdir.” 

Yapılan yargılamada Tatlav, hapis ve para cezasına çarptırılmıştı. Hapis cezası, para cezasına çevrildi ve toplam ceza (bugün için 10 dolar civarına karşılık gelen) mütevazı bir meblağa denk düştü.  Ankara Ceza Mahkemesinin karar gerekçesi şöyleydi: 

“(...) kitap ana hatlarıyla Allah'ın var olmadığını, cahil insanları kandırmak için yaratıldığını, İslam'ın cennet ve cehennem hikâyeleriyle insanları kandıran ve kölelik de dahil olmak üzere sömürü ilişkilerini kutsayan ilkel bir din olduğunu savunmaktadır (...)” 

Yargıtay bu kararı onadı.   

Diğer pek çok şeyin yanı sıra, 28 Şubat sürecinin hiç de anlatıldığı gibi olmadığına delalet de eden bu karar, İnsan Hakları Avrupa Mahkemesinin (İHAM) önüne geldi. 

İHAM’ın ifade özgürlüğü ihlali bulurken kullandığı gerekçesinin özü şöyleydi: 

“Çoğulculuk, hoşgörü ve açıklık, ‘demokratik bir toplumu’ karakterize eder. İster dini çoğunluğa ister azınlığa mensup olsunlar, dinlerini açıklama özgürlüğünü kullanmayı tercih edenler, bunu eleştiriden muaf bir şekilde yapmayı makul bir şekilde bekleyemezler. Dini inançlarının başkaları tarafından reddedilmesini ve hatta inançlarına düşman doktrinlerin başkaları tarafından yayılmasını hoş görmeli ve kabul etmelidirler. (…) Mevcut davadaki kitabın içeriğine gelince; Mahkeme, mahkûmiyet kararında alıntılanan bölümlerin keskin bir eleştiri dozu içerdiğini gözlemlemektedir. Başvurucu, genel olarak, dinin etkisinin sosyal adaletsizlikleri ‘Tanrı'nın iradesi’ olarak göstererek meşrulaştırmak olduğunu savunmuştur. Bu, inançsız bir kişinin sosyo-politik arenada dine yönelik eleştirel bakış açısıdır. Bununla birlikte, Mahkeme, söz konusu ifadelerde, doğrudan inananları hedef alan aşağılayıcı bir üslup veya kutsal sembollere, özellikle de Müslümanlara yönelik saldırgan bir saldırı bulmamaktadır; her ne kadar kitabı okuduklarında, dinleri hakkındaki bu biraz iğneleyici yorumdan rahatsız olsalar da…” 

Bu nedenle İHAM, ceza mütevazı olsa da ifade özgürlüğünün ihlal edildiği sonucuna ulamıştı. 

Mantık netti: Müslümanlar, iğneleyici bulsalar ve bu yorumlardan rahatsız olsalar dahi demokratik toplumlarda inançsız bir kişi, dine dönük eleştirel bakış açısını özgürce dile getirebilmelidir. 

Bu içtihat somut olaya birebir uymaktadır.

Yakalama kararının icra edilmesi hâlinde bunun kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkını ihlal edeceği de açıktır. Zira ortada suç şüphesi dahi yoktur. 

Sonuç itibarıyla Diamond Tema hakkında verilen yakalama kararı Anayasa’ya ve Sözleşme’ye aykırıdır.

Tolga Şirin kimdir?

Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır.

Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı.

TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir.

Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 

2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı.

Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye Cumhuriyeti'nin "devlet arması" meselesi

Türk Devrimi'nin aydınlanmacı kökleri, ille de bir "kutsal sembolleştirilmesi" yapılacaksa bunun "insan aklı" ile ilişkili olması gerektiğini söyler. Zaten bir devlet arması bulunmamasının arka planında da bununla ilgili bir anekdot yer alıyor

Şeriatçı propaganda meselesi ve Asrın Tok

Şeriatçı görüşlerin, karşılıklı saygı esaslarına göre yapılan amatör bir YouTube programında ileri sürdüğü de dikkate alındığında, Asrın Tok'un herhangi bir ceza yaptırımına tabi olmasının ölçüsüz sayılacağı çok bariz görünüyor

Yurt dışına çıkış harcı sorunumuz

Devlet, bu bağlamda ille de bir para alınacaksa bu para, kanımca Türkiye’ye girip çevre vergisi, su vergisi vb. kalemler ödemeyen ama bu hizmetlerden yararlanan turistlerden alınmalı. Böylesi bir farklı muamele, ayrımcılık yasağını ihlal etmez