05 Eylül 2024

Ülkesini sevmeyen devlet ve bir ormanı yok etmek için işlenen cinayet

"Suç duyurusunda bulunduk yahu. Gittik insan gibi dilekçe verdik. On tane dilekçe verdik, on tane. On tane! Yaza yaza yaza elimiz yoruldu yahu yaza yaza"

Hopa'da.

Ormanlık bir alan ranta açılmasın diye…

Ormanda tek bir ağaç bile kesilmesin diye…

Bir grup köylüyle bilikte eylem yapan, iş makinelerini durdurmaya çalışan, ağaçları korumak için canını dişine takan…

Reşit Kibar.

Kurşunlanarak öldürüldü.

Hopa'da protesto yürüyüşü (Fotoğraf: sendika.org)

Aslına iki gündür haberlerde okuduğunuz, duyduğunuz kısacık bir cümle bu. Bir daha okuyun. Tekrar okuyun. Kelimelerin üzerinde dura dura okuyun. Ve okuduğunuzu hiç unutmayın. Okuyup geçtiğiniz o kısacık cümlenin aslında ne kadar uzun ve ne kadar uzantılı, nelerle bağlantılı olduğunu düşünecek kadar meseleye vakit ayırın.

Belki izlediniz. Bir de video var.

Hopa'da Cankurtaran bölgesinde ağaçlar kesilmesin diye eylem yapan köylülerden bir diğerinin, Dursun Ali Koyuncu'nun videosu.

Onu izlediyseniz bile bir de okuyun… İyice okuyun… Okuduğunuz her cümlenin üzerinde tek tek durun ve düşünün. Yaşadıklarını şöyle anlatıyor kameralara Koyuncu:

"Muhtarı tehdit ettiler, muhtarı! Muhtarı tehdit etmek nedir ya? Ama olur mu, muhtar da benden olacak. Benden değilse muhtar muhtar bile değil onların gözünde."

"Suç duyurusunda bulunduk yahu. Gittik insan gibi dilekçe verdik. On tane dilekçe verdik, on tane. On tane! Yaza yaza yaza elimiz yoruldu yahu yaza yaza."

"Parayla adam tutmuşlar dedik, isim verdik, Taylan Güven, Muhammet Ustabaş diye isim verdik, isim yahu. Bir tane işlem yapmadılar. Bir tane!

"Bugün o makine olay yerine jandarma güvenliği olmadan nasıl geliyor? Bunun cevabını verir misin bana? Nasıl izin veriyor, nasıl? Kaymakamlık nasıl jandarma koruması olmadan gönderiyor?

"Çünkü niye? Kamelya restoranda Faruk Çelik topladı Bünyamin Merttürk'ü, Eşref Merttürk'ü, Ticaret Odası Başkanı'nı, yanında telefonu açtı, Orman Bölge Müdürü'nü arıyor. Diyor ki 'Müdürüm' diyor 'Müdürüm niye Yunus Merttürk'ün işini bekletiyorsun?'

"Diyoruz ki Artvin Orman Bölge Müdürü'ne rüşvet teklif etti.

"Valilik'e suç duyurusunda bulunuyoruz, CİMER'e yazıyoruz. Takipsizlik kararı. Yahu yazıyoruz. CİMER'e yazdık, savcılığa yahu, savcının kendisine söyledim yahu. Ama yok. Savcı oturdu masaya. Odaya o çağırıyor beni, sonra 'Sen kimsin?' diyor bana. Üsluba bakar mısın ya? 'Sen kimsin?' diyor bana, savcı bunu diyor, 'Sen kimsin?' diyor! O zaman beni niye çağırdın!"

Koyuncu aslında bu kısacık videoda sistemin otopsisini yapıyor. O videoda adı geçen müdürler, savcılar, başkanlar, adamlar… Hepsi o cinayete giden yola arsızca para, güç ve adaletsizlik döşüyor.

Karadeniz'de turizme açılmak istenen bir bölgede oluyor bütün bunlar. Bölge halkı ağaçların kesilmesine karşı. Ormanlarına sahip çıkmak istiyorlar. Örgütleniyorlar. Kooperatif kuruyorlar, Cankurtaran Savunma'sını oluşturuyorlar. Yıllardır o ormanı korumak için yasal yollardan her şeyi yapıyorlar.

Dilekçeler, şikayetler, eylemler…

Sonra ağaç kesim ihalesini alan biri, çekiyor silahını üzerlerine ateş ediyor köylülerin. Kendi köylülerinin. Kendi hemşehrilerinin. İki kişiyi yaralıyor, bir kişiyi öldürüyor. Ve ormanın derinliklerine kaçıp gözden yitiyor.

Ölen de öldüren de aynı yöreden. İkisi de aynı ormanın yamacında doğmuşlar. Orman onların ormanı. Ama devlet orayı kendi ormanı sanıyor ve kendisine emanet edilen ormanı da dağı da dereyi de insanı da hiç ama hiç sevmiyor. Çıkarttığı kanunlarla, işaret ettiği yollarla kötülüğü körüklüyor.

Siz siz olun, en küçük iş adamından en büyük bürokratına kadar gözünü sadece para bürümüş insanların eline geçen bu devleti sakın kendi devletiniz sanmayın.

2024 yılını Eylül ayında, Hopa'nın dağlarında bir ormanı elbirliğiyle talan etmek isteyenler yüzünden devlet teşvikiyle tak diye bir insan daha öldürüldü.

Bunu da hiç unutmayın.

Mine Söğüt kimdir?

Gazeteci ve yazar Mine Söğüt, 1968 yılında İstanbul'da doğdu. 1985 yılında Kadıköy Kız Lisesi'nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimini 1989 yılında tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti.

Gazeteciliğe 1990 yılında Güneş gazetesinde başladı. Daha sonra Tempo dergisi ve Yeni Yüzyıl gazetesine çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı.

Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayınlandı. 2013- 2021 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazdı.

Yayımlanmış yapıtları

- Adalet Cimcoz, Bir Yaşamöyküsü Denemesi (Biyografi - YKY 2000)
- Beş Sevim Apartmanı (Roman - YKY 2003)
- Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma - YKY 3003)
- Kırmızı Zaman (Roman- YKY 2004)
- Aşkın Sonu Cinayettir - Pınar Kür'le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi - Everest Yayınları 2006)
- Şahbaz'ın Harikulade Yılı 1979 (Roman - YKY 2007)
- Dolapdere, Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme - Heyemola Yayınları 2009)
- Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman – YKY 2010)
- Deli Kadın Hikayeleri (Hikâye – YKY 2011)
- Darbeli Kalemler (Derleme – Getto 2011)
- Gergedan, Büyük Küfür Kitabı (Hikâye- YKY 2019)
- Alayına İsyan (Deneme - Can Yayınları 2020)
- Başkalarının Tanrısı (Roman – Can Yayınları 2022)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Welcome sayın Trump ve go home sevgili demokrasi

Seçimleri yine Trump kazanmış. Türk milliyetçileriyle Kürt milliyetçileri bir anda herkesi şaşırtıp karşılıklı masalara oturmuş. Ana muhalefet devamlı oyuna gelip durmuş

“Allahım sen Türk’ün ve Kürt’ün kardeşliğini koru, âmin!”

Şu 101 yıllık süreci ister şu son 101 günü doğru okumaya, kendinize durabileceğiniz adil bir nokta bulmaya çalışın, mümkün değil başaramazsınız. Devlet nedir, halk kimdir, inanç niyedir, bu dünyada asıl neyle savaşılması gerekir?

Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi

Bu ülkede yıllardır her şey oluyor, bir tek uyanış olmuyor. Kürtlerle Türkler, yaşlılarla gençler, laiklerle muhafazakârlar, kadınlarla erkekler, sağcılarla solcular ve yoksullarla varsıllar farklı ninnilerle hep aynı uykuya yatıyor

"
"