03 Haziran 2024

Ye – iç, sıra hesaba gelince sıvış!

22 yıldır bu ülkenin temel sorunlarını çözememiş olmalarının sorumlusu, o sorunları çözmeye talip olup da bunu beceremeyenlerden başkası değildir

AKP tarafından düzenlenen Kızılcahamam Kampı'ndan bir görüntü

AKP’li milletvekili ve yöneticiler, yerel seçim yenilgisinin nedenlerini tartışmak için Kızılcahamam’da toplandılar.

Kulis haberlerine göre bazı milletvekilleri bize ait olmayan sorunların faturasını biz ödüyoruz” diye yakınmışlar.

Bunu okuyunca kahkaha atmamak için kendimi zor tuttum. Belli ki bu arkadaşlar YouTube’da izledikleri sokak röportajlarının etkisi altında fazlasıyla kalmışlar.

Zamları filan Bay Kemal’in ya da İmamoğlu’nun yaptığını iddia eden tipler gibiler.

Askerlikte “başarıdan ve başarısızlıktan komutanın sorumlu olması” gibi bir kural vardı. Belli ki bu kural AKP’de “başarısızlıktan bizden başka herkes sorumludur” şeklinde tezahür ediyor.

Bu parti 3 Kasım 2002 günü yapılan seçimi kazandığından beri Türkiye’yi tek başına yönetiyor.

Herhangi bir nedenle seçim öne alınmaz ise 7 Mayıs 2028 tarihine kadar da bu böyle olacak.

AKP milletvekillerinin unuttukları şey de sanırım bu.

Bu ülkenin sorunlarını 22 yıldır çözememiş olmalarının sorumlusu başkaları değil.

Siyaset sorunları çözmek için yapılır.

22 yıldır bu ülkenin temel sorunlarını çözememiş olmalarının sorumlusu, o sorunları çözmeye talip olup da bunu beceremeyenlerden başkası değildir.

Aradan geçen 22 yılda işsizlik sorununu çözemediler.

22 yılda eğitim sorununu çözemediler, daha da büyüttüler.

Ekonominin yapısal sorunlarını çözmek bir yana Reis kendisini iktisatçı zannettiği için sorunları daha da büyüttüler.

Memleketin başına çok ciddi bir göçmen sorunu açtılar.

Yargıyı, polisi, orduyu siyasallaştırdılar.

Demokratik haklar deseniz, askeri darbe dönemlerine bile rahmet okutacak uygulamaları savunuyorlar. Bir bildiriye imza attılar diye üniversitenin seçkin hocalarını açlığa mahkûm ettiler.

Özgür üniversite ortamına tahammülleri olmadığı için üniversitelerimizin kalitesi giderek düşüyor.

Ülkeyi öyle yönettiler ki Türkiye’de genç nüfusun yarısı yurtdışında yaşamak istiyor.

Türkler, Avrupa’ya iltica başvurularında iç savaş yaşayan ülkeleri bile geride bırakmak üzereler.

Ve sonra bu arkadaşlar çıkmışlar “bize ait olmayan sorunların faturasını biz ödüyoruz” diyorlar.

Kim ödeyecekti peki?

Bari aptal yerine koymayın

Belli ki bu beyler, ağızlarında gümüş kaşıkla doğmuşlar, tahtırevan olmadan tuvalete bile gidemeyecek kadar da şımarıklar
Bakan Özhaseki’nin Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün uçağını özel işlerinde kullandığı iddia edildi

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki ile 8 kişilik bir heyet, Ankara’dan Kayseri’ye özel uçakla gitti.

Bu durum “hani tasarruf edilecekti” diye eleştirilince de hepimizi aptal yerine koydu.

“Bu uçağın Kayseri uçuşunda 12 bin liralık gider var. Tarifeli uçuştan bilet alsaydınız ortalama 15 – 16 bin lira maliyet çıkar. Bu uçakla gitmek daha az maliyetli, zamandan tasarruf ettiriyor” dedi.

Özel uçak şirketlerinin kiralama tarifeleri üzerinden basit bir hesap yaparsak, sekiz kişilik bir uçak Ankara – Kayseri arasında 16 bin ABD dolarına kiralanabiliyor.

Bu rakam, uçağın üç – dört saat sonra aynı yolcularla geri döneceği varsayılarak çıkan rakam.

Uçak, belli bir sürenin üzerinde beklerse ya da Kayseri’de gecelemesi gerekirse ekstra maliyetler biniyor.

Denilebilir ki uçak zaten devletin uçağıydı, sadece yakıt maliyetine uçuldu.

Bu durumda bile maliyet 12 bin lirayı çok çok aşıyor.

Ayrıca uçağın uçuş saatinin artması, amortismanı vb. gibi nedenlerle uçağın ikinci el değerini negatif yönde etkileyecek maliyetler de var.

Belli ki bu beyler, ağızlarında gümüş kaşıkla doğmuşlar, tahtırevan olmadan tuvalete bile gidemeyecek kadar da şımarıklar.

Buna diyeceğim bir şey yok. Halkımız bunları bile bile seçti, maliyetine de katlanacak.

Ama hiç olmazsa milleti aptal yerine koymasınlar.

Biraz da gülelim

AKP tarafından düzenlenen Kızılcahamam Kampı'ndan bir görüntü

AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam toplantısında partililerine şunları söyledi:

  • Siyasetimizi gerilim, kutuplaşma, kamplaşma üzerine inşa etmedik.
  • Bir haksızlık gördüğümüzde, bir hukuksuzluk gördüğümüzde, ciğerimizi yakan, kanayan bir yara gördüğümüzde merhum Akif'in deyimiyle 'Adam aldırma da geç git diyemem, aldırırım' dedik ve var gücümüzle karşısında durduk.
  • Din, dil, ırk, mezhep, meşrep ayrımı yapmadık. Kimseyi dış görünüşüyle, hayat tarzıyla yargılamadık.
  • AK Parti var olduğu müddetçe inşallah Türkiye'de kardeşlik siyasetinin temsilcisi olmaya devam edecektir.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan, Fidan’a ne diyecek?

Erdoğan, Gazze’deki direnişi Anadolu’nun savunulması olarak tanımlıyor, Dışişleri Bakanı “Ortadoğu’da savaşa taraf olursanız o ateş gelir sizi bulur” diyor. Hangisi Türkiye’nin Ortadoğu politikası?

Fidan olayı çözdü ama çok geç

Sağlam bir istihbarata dayanmayan dış politika iflas etmeye mahkûmdur. Nitekim bunun en acı örneklerinden birini hâlâ yaşıyoruz. O vakitler Hakan Fidan'ın başında olduğu MİT, Suriye ile ilgili olarak doğru bir istihbarat verebilmiş olsaydı, büyük olasılıkla bugün böyle dev bir mülteci sorunu ile boğuşmuyor olurduk

İktidar aşkına suça göz yummak

Cinayetin gerektiği gibi soruşturulup, asıl planlayıcıların ortaya çıkarılmamasını sağlayabilecek güçleri var. O güç Erdoğan'dan başkası da değil. Erdoğan'ın izni olmadan bu soruşturma bir adım ileri gidemez. Ve Erdoğan da göreceksiniz ki bu izni vermeyecek. Çünkü onun için iktidarı korumak, bir suçu aydınlatmaktan daha önemli