11 Haziran 2024

“Yabancı Terörist Savaşçı” meselesi

Türkiye’de böyle kaç “yabancı terörist savaşçı” var, bunu bile bilemediklerine eminim

Görsel temsilidir

CHP Grup Başkan Vekili Gökhan Günaydın’ın TBMM’de yaptığı bir konuşmayı Can Ataklı’nın Korkusuz gazetesindeki yazısında okudum.

Günaydın bu konuşmasında Bursa Valiliği İl Göç İşleri İdaresi’nin, Hatay Valiliği’ne yazdığı bir resmi yazıyı gündeme getirmiş.

Yazı, “gönüllü olarak” memleketine dönmek isteyen bir sığınmacının işlemlerinin kolaylaştırılması ile ilgili.

Bursa Göç İdaresi, bu kişiden söz ederken YTS kısaltmasını kullanmış.

YTS kısaltmasının “Yabancı Terörist Savaşçı” olduğu iddia ediliyor.

“Yabancı terörist savaşçı” tuhaf bir tanımlama.

Bu tanım, Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin “terörist” olarak tanımladığı gruplarla savaşan bir kişi için mi kullanılıyor?

Türkiye’ye göre o bölgede iki tür “terörist” var: Birincisi PKK – YPG’liler, ikincisi El Kaide, IŞİD, HTŞ gibi “İslamcı teröristler”!

Yoksa, yine aynı bölgede Türkiye’nin Suriye’ye karşı koruduğu ancak Suriye hükûmetinin terörist diye tanımladığı gruplara aidiyeti mi belirliyor?

Bununla ilgili bir açıklayıcı bilgi yok.

Ancak bu söz konusu kişinin her halükârda bir “savaşçı” olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Bir “savaşçı” Türkiye’ye geçici sığınmacı olarak girebilmiş ve şimdi geri dönerken kolaylık bekliyor.

Oysa bu tür kişileri, daha geldikleri andan itibaren diğer sivil sığınmacılardan ayırmak ve kamplarda tutmak gerekirdi.

Onların sıradan sivil sığınmacılar ile aynı rejime tabi tutulmaları en başta sivil sığınmacılara zarar verir.

Savaşmaya alışmış, askeri olarak bir emir – komuta zincirinin içinde yer almış bir kişinin, geçici sığınmacı vasfını kazandıktan sonra bütün bu geçmişini silemeyeceğini varsaymak ve ona göre önlem almak gerekirdi.

Bu sadece halkımızı korumak için değil, savaştan kaçarak sığınmacı olmak durumunda kalan masum sivilleri korumak için de gerekirdi.

Belli ki AKP iktidarının birçok işinde olduğu gibi bu işte de işin başı sonu hiç düşünülmemiş.

Türkiye’de böyle kaç “yabancı terörist savaşçı” var, bunu bile bilemediklerine eminim.

Yarısı çalışıyor, diğer yarısına bakıyor

Tam “nasıl oluyor da oluyor” sorusunun sorulabileceği bir durum yani
TÜİK işsizlik verilerini açıkladı

TÜİK’in Nisan 2024 işgücü istatistiklerine göre 15 yaş üzerindeki işsizlerin sayısı 18 bin kişi azaldı.

İşsizlik oranının da 0,1 puan azalarak yüzde 8,5 seviyesine çıktığı açıklandı.

Çok değilse bile sevindirici bir gelişme gibi görünüyor. İşsiz sayısı 18 bin azaldığına göre 18 bin kişi iş bulmuş diye sevinebiliriz.

Ama kazın ayağı öyle değil.

İşsiz sayısı azalırken, aynı anda istihdam edilenlerin sayısı da azalmış.

Tam “nasıl oluyor da oluyor” sorusunun sorulabileceği bir durum yani.

2024 yılının nisan ayında istihdam edilenlerin sayısı bin kişi azalmış.

İşsiz sayısı azalıyor ama bir işte çalışabilenlerin sayısı da azalıyor.

Kimisi erken emekli olup bir kenara çekilirken, kimisi de iş bulmaktan iyice ümidini kestiği için iş aramaktan vaz geçiyor, işsiz bile sayılmıyor.

Onlara “aylak” diyoruz ki istatistiklerde bile yer almıyorlar.

İstihdam edilenlerin oranı yüzde 49,5 olduğuna bakarak nüfusumuzun yarısının çalışıp, diğer yarısını geçindirmeye gayret ettiğini de söyleyebiliriz.

Daha da fenası, bu konunun Aziz Yıldırım – Ali Koç tartışması kadar ilgi çekmediği meselesi.

Halkın bir bölümünü, diğer bölümü aleyhine tahrik!

Konserde bir şaka yapan şarkıcı hapis yatıyor, kendi halinde eğlenen vatandaşlara saldıran dinci magandaların sırtı sıvazlanıyor
Diyarbakır'da bir dans okulunun etkinliğine saldırıldı

Diyarbakır’ın merkez ilçelerinden birindeki Tema Park’ta bir dans okulunun etkinliği dinci faşistler tarafından basıldı.

Sayıları 50’yi bulan bu güruh, etkinliğe katılanlara ve izleyicilere “tekbir” getirerek saldırdı.

Etkinliğe katılan bazı vatandaşların yaralandığı bildiriliyor.

Diyarbakır Cumhuriyet Savcılarının bu saldırı karşısında ne yapacağını gerçekten merak ediyorum.

Bu dinci faşistlere “bizdendirler” diye göz mü yumacaklar, yoksa “halkın farklı bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik” suçlamasıyla soruşturma mı açacaklar?

Üstelik gördüğünüz gibi olayda bir fiziki saldırı da var, kamu güvenliği açıkça ihlal de edilmiş yani.

Tersi olsaydı, saldırıya uğrayan grup, faşist dinciler parkta topluca ayin yapıyorlar diye bunlara saldırsaydı, neler olabileceğini tahmin edebiliyoruz.

Savcı çoktan soruşturmayı başlatmıştı, polis evlerden adam topluyordu, başta Cumhurbaşkanı olmak üzere İçişleri Bakanı filan demeç üzerine demeç veriyor olurdu.

Takip ettim, bu konuda sesleri çıkmadı.

Çünkü her ne kadar aksini iddia ediyorlarsa da aslına bakarsanız onların gözünde bu toplum iki parça: Biri “bizden”, diğeri “onlardan, bunlardan” diye iki parça.

Saldırıya uğrayanı “bizden” diye görmüyorlarsa, onların ihlal edilen hakları filan umurlarında bile olmuyor.

Konserde bir şaka yapan şarkıcı hapis yatıyor, kendi halinde eğlenen vatandaşlara saldıran dinci magandaların sırtı sıvazlanıyor.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Erdoğan, Fidan’a ne diyecek?

Erdoğan, Gazze’deki direnişi Anadolu’nun savunulması olarak tanımlıyor, Dışişleri Bakanı “Ortadoğu’da savaşa taraf olursanız o ateş gelir sizi bulur” diyor. Hangisi Türkiye’nin Ortadoğu politikası?

Fidan olayı çözdü ama çok geç

Sağlam bir istihbarata dayanmayan dış politika iflas etmeye mahkûmdur. Nitekim bunun en acı örneklerinden birini hâlâ yaşıyoruz. O vakitler Hakan Fidan'ın başında olduğu MİT, Suriye ile ilgili olarak doğru bir istihbarat verebilmiş olsaydı, büyük olasılıkla bugün böyle dev bir mülteci sorunu ile boğuşmuyor olurduk

İktidar aşkına suça göz yummak

Cinayetin gerektiği gibi soruşturulup, asıl planlayıcıların ortaya çıkarılmamasını sağlayabilecek güçleri var. O güç Erdoğan'dan başkası da değil. Erdoğan'ın izni olmadan bu soruşturma bir adım ileri gidemez. Ve Erdoğan da göreceksiniz ki bu izni vermeyecek. Çünkü onun için iktidarı korumak, bir suçu aydınlatmaktan daha önemli