26 Aralık 2022

İkinci yüzyılın iktisat kongresinde gelecek inşası

Uzun bir maratonun ardından tüm kesimleri bir araya toplayan İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi 15-21 Şubat günlerinde İzmir’de düzenlenecek

Kurtuluş Savaşı'ndan çıkan ülke, yeni bir halk rejimini, Cumhuriyeti kurmanın eşiğinde katılımcı bir ruhla en başta iktisadi düzeni ele alır.  Bundan tam 100 yıl öncesinden bahsediyoruz.

23 Nisan 1920’de Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, 2 Mayıs 1920’de çıkardığı 3 numaralı kanunla hükümet kurulurken, 11 bakanlığın içinde İktisat Vekaleti de yer alıyordu.

Savaştan çıkılmış, Lozan’da barış görüşmeleri yapılırken Ankara yönetiminin direnerek görüşmelerin uzamasına yol açan ana konuların başında kapitülasyonlar ve imtiyazlar vardı. Lozan görüşmelerine ara verildiği bir dönemde İzmir’de Türkiye İktisat Kongresi toplandı. Burada, Lozan’da yapılan iktisadi bağımsızlık müzakeresine halkın iradesinin mührü vuruldu.

17 Şubat 1923’te İzmir’de çiftçileri, işçileri, sanayicileri, tüccarları temsil eden gruplar; Anadolu’nun her ilçesinden 8’er kişi gelecek biçimde bin 135 kişi bir araya geldi. Kongre 4 Mart 1923 günü tamamlandı.

Kongre’nin açılış konuşmasını yapan Mustafa Kemal Atatürk, ulusal egemenliğin iktisadi egemenlik ile güçlendirileceğini vurguluyordu. Ülkenin iktisadi koşullarının padişahların fütuhat peşinde koşarken nasıl kötüleştiğini anlatarak başladığı oldukça güçlü bir tarih eleştirisi içeren konuşmasında, padişahların izledikleri dış siyasette kendi emelleri, hırsları ve arzularına dayandıklarını, bununla içerideki kurumları ve iç siyasetlerini, bu tutkularından doğmuş olan dış siyasetlerine göre düzenlemek zorunda kaldıklarını, dış siyasetin iç teşkilâtın dayanamayacağı genişlik derecesinde olmaması gerektiğini, yoksa hayalî dış siyaset peşinde dolaşanların, dayanma noktalarını kendiliğinden kaybettiklerini anlatır.

Atatürk, Osmanlı hakanlarının, asıl olan bu noktayı unuttuklarını ve iç teşkilâtlarını dış siyasetlerine uydurmak zorunda kalınca fethettikleri memleketlerde birçok milletlerden ibaret bulunan bu unsurları, olduğu gibi korumaya kalkıştıklarını ve onlara bütün bu şeyleri koruyabilecek ayrıcalıklar verdilerini anlatarak, buna karşın ülkenin asli unsuru halkın, uzun seferler yapmakla zafer meydanlarında ölmekle, zapt olunan memleketlerin kendisini ve halkını beslemekle ve onlara bekçilik etmekle kendi kendini yıprattığını vurguluyordu.

Fatihlerin, asli unsuru (halkı) uzun seferlerde, fütuhat meydanlarında dolaştırttıklarını, milletin kendi evinde, kendi yurdunda ve kendi hayati ihtiyaçlarını kazanmak için çalışmaktan tamamen mahrum bir halde bulunduğuna vurgu yapıyor.

Savaş-fütuhat halkı ve ülkeyi yoksullaştırmıştır. Halka da ‘yoksulluk fazilettir’ gibi bir rıza felsefesi işlenmektedir.

Şu sözleri alkış alıyor: “Efendiler, kılıç kullanan kol yorulur, sonunda kılıcı kınına koyar ve belki kılıç o kında küflenmeye, paslanmaya mahkûm olur. Lâkin saban kullanan kol; gün geçtikçe daha fazla kuvvetlenir ve daha çok kuvvetlendikçe daha çok toprağa sahip olur.”

Bundan 100 yıl önce ulusal egemenliğin ve ulusun güçlü hale gelmesini fütuhatla değil güçlü iktisadiyat ile olacağını anlatıyor; “Efendiler, içinde olduğumuz halk devrinin, millî devrin, millî tarihini yazabilmek için kalemlerimiz sabanlar olacaktır. Bence halk devri, iktisat devri kavramı ile açıklanabilir. Öyle bir iktisat devri ki, onda memleketimiz bayındır olsun, milletimiz rahat olsun ve zengin olsun. Bu noktada bir felsefeyi size hatırlatayım. “El kanaatü kenzi lâyüfna”. “Kanaat, yok edilmeyen bir hazinedir” anlayışı ile, fakirliği fazilet bilmek felsefesine de iktisat devri artık son versin.”

100 yıl sonra

İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Tunç Soyer’in inisiyatifiyle 15 Şubat 2023’te “İkinci Yüzyıl İktisat Kongresi” İzmir’de düzenlenecek.

Çeşitli danışma toplantılarının ardından ağustos ayında ilk grup toplantıları başlatıldı. 100 yıl önceki gibi, farklı kesimlerin ve grupların toplantıları yapılıyor. 10 Ağustos’ta Çiftçi Grubu ve İşçi Grubu ön toplantıları, 23 Ağustos’ta Sanayici, Tüccar ve Esnaf Grubu ön toplantısı yapılmış. 5 Ekim’de üç gurubun ayrı ayrı teknik çalıştayları gerçekleştirilmiş. 4 Kasım’da Çiftçi Buluşması, 17 Kasım’da İşçi Buluşması, 1 Aralık’ta Sanayici, Tüccar ve Esnaf Buluşması gerçekleşmiş.

Şimdi sırada, tematik uzman toplantıları olacak; 7 Ocak “Geçmişimizi anlıyoruz”, 13 Ocak “Birbirimizden Razıyız”, 20 Ocak “Doğamıza Dönüyoruz”, 4 Şubat “Geleceği Görüyoruz”.

Bu uzun maratonun ardından tüm kesimleri bir araya toplayan İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi 15-21 Şubat günlerinde İzmir’de düzenlenecek.

Kongre süreciyle ilgili ara danışma toplantıları da (Yüksek İstişare Kurulu) düzenleniyor. Bunlardan ilkine ben de katıldım. Akademisyen, yazar, iş ve işçi kesimi temsilcileri, sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile değerlendirmeler yapıldı.

Gözlemim şu; her aşamada, yapılan eleştirilere kulak verilip dikkate alınıyor, öneriler hayata geçiyor.

Yüzyıl öncesine göre olağanüstü sayılabilecek bir iletişim dünyasında yapılan iktisat kongresinin amacı, ekonomide paydaş pozisyonunda olan farklı toplumsal kesimlerin ve grupların bir arada konuşması, birbirini dinlemesi ve gelecek hayal ve tasarımlarının inşası için kayda geçirmesi.

Yüz yıl önce Türkiye İktisat Kongresi’nde kayda geçirilen ‘İktisat esaslarının’ işlevi de buydu: Gelecek inşası. Örneğin grupların kayda geçirdiği taleplerin, izleyen yıllarda hayata geçtiğine tanık oluyoruz.

İşte bu noktada, bugün ikinci yüzyılın esasları da kayda geçirildiğinde bunu önüne serip kilometre taşı yapacak politikacılara ihtiyaç var.

Ama Ankara’da ‘rol kapma’ ya da ‘vitrin yapma’ çabası ön plana çıkıyor.

Gelecek yerine gündelik polemik

İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin kurduğu İzmir Planlama Ajansı (İZPA) tarafından koordine edilen ve öncesi olan uzun bir süreç ve katmanlarla yürüttüğü sürece karşın, İzmir Valiliği 1923’te Kongre’nin yapıldığı binanın yerini alelacele satın alıp inşaata başlamış. ‘17 Şubat’a yetiştirip kongreyi biz yapacağız’ deniliyor.

İki aydan az bir süre kala, geçen hafta çarşamba günü Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati İzmir’e gidip bir açıklama yaptı. Açıklamasında, iktisat kongresinin ruhu yok; politik ‘itiş-kakış’ temalı sözler yer alıyor.

Bakan Nebati, İktisat Kongresi’nin ruhuna binayı yaparak sahip çıkmış meğerse. Nebati, 1923’te kongrenin düzenlendiği tarihi binanın belediye tarafından 1979 yılında yıktırıldığını hatırlatıp "Şimdiyse bizler, bu mirasımıza sahip çıkıyor ve 1'inci İzmir İktisat Kongresi'nin gerçekleştirildiği binayı yine aynı yerinde ve aslına tamamen sadık kalacak şekilde hızla ve yeniden inşa ediyoruz… Onlar yıkıyor biz inşa ediyoruz”.

İktisat Kongresi inşasını bina inşasına indirgemek yerine ekonomideki paydaşların iradelerini, gelecek tasarımlarını bir potada, katılımcı bir yaklaşımla inşa etmek daha iyi olabilirdi.

Bakan Nebati’nin açıklamalarına göre; Valiliğin düzenleyeceği Kongre 17 Şubat’tan 4 Mart’a kadar sürecek. Farklı kesimleri temsil eden delegeler olacak. Yüzyılda nereye gelindiği değerlendirilirken, ikinci yüzyılda (“Türkiye Yüzyılı” diye ifade ediliyor) nasıl olacağına dair yol haritası konuşulacakmış. Belli ki belediyenin çalışmalarına bakarak istim arkadan gelmiş.

Bakan Nebati’ye İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin de aynı dönemde İktisat Kongresi organize edeceği hatırlatılınca da bir ülkenin iktisat politikalarını ve uygulamalarını belirleyecek olanın merkezi hükümet olduğunu söyleyerek, "Dolayısıyla merkezi hükümetin yapması gereken bir işi eğer başkaları üstleniyorsa, bu amacı dışına çıkan bir çalışma demektir ve bunun ne kabul edilebilir ne sürdürülebilir bir tarafı vardır" demiş.

Yol ve ruh

İzmir Büyükşehir Belediyesi çoktan yol almış, Ankara rol kapmak için harekete geçip, insan unsuru değil inşaatla yola çıkmış.

Bakan Nebati’nin açıklama için İzmir’e gelişinde vilayet binasına yansıtılan ışıklandırmayla “100. Yılda İzmir İktisat Kongresi kendi binasında” yazılmış. Oysa biraz belge okumuş olsalardı; kongrenin adının İzmir İktisat Kongresi değil, Türkiye İktisat Kongresi olarak kayda geçtiği, bu şekilde yazılıp çizildiğini görebileceklerdi.

Bugünden görünen şu; İzmir Büyükşehir Belediyesi aylarca önce ekonominin ve sektörlerin ana paydaşlarını onlarca toplantı ile bir araya getiriyor, bu buluşmaların deklarasyonlarının hazırlanmasına ortam yaratıyor, sonuçta ilke ve kararları kayda geçiriyor. Ne için? 15 Şubat’ta toplanacak olan Kongre için. Ayrıca bu kongrede tüm kesimler ortak akılla kararları oluşturacak. Kongre’nin web sitesi ve programı şurada: https://iktisatkongresi.org/

Hükümetin valilik eliyle hazırladığı toplantıda ise ki henüz bir program bile açıklanamamış durumda; hükümetin belirlediği delegeler toplanacak, Ankara’dan Cumhurbaşkanı ve bakanlar gelip hamasi konuşmalar yapacaklar, delegeler ve temsilciler dinleyecek. Sonra bildiriler yayımlanacak. Hükümetin tasarladığı kongrenin henüz programı ve içeriğinin yer aldığı bir web sitesi bile yok ortada.

Mevcut görünümde, biri aşağıdan yukarı doğru, diğeri yukarıdan aşağı doğru.

Bakan Nebati’nin konuşmasından sonra bunları İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’e sordum.

Tunç Soyer: Yol ve yöntem farklı, biz, 'Geleceğin Türkiye’sinin iktisat politikasını masaya yatırıyor, müzakere ediyoruz

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi girişimini Mustafa Kemal Atatürk’ün mirasına sahip çıkarak sivil bir hareket olarak başlattık. Göreve geldiğimde filizlenen bir fikirdi. Adaylık aşamasında Cumhuriyet’in 100. yılında böylesine önemli bir görevde bulunmanın ne kadar büyük bir onur olduğunu hep anlattım. Nitekim kentimizin 100. kurtuluş yıldönümünü Türkiye'de, hatta dünyada ses getiren etkinliklerle kutladık. İktisat Kongresi'nin 100. yılı da 9 Eylül kadar, Cumhuriyet kadar önemli bir dönemeç ülkemiz için. 

İlmek ilmek ördüğümüz bu fikri ilk kez 31 Ekim 2021 tarihinde kamuoyu ile paylaştım. Devletimizin yetkililerini de bilgilendirdim.

Bu kongre aslında geleceğin Türkiye’sini inşa edecek bir ortak akıl hareketinin ilk güçlü adımı olacak. Bu hedefle Ağustos ve aralık ayları arasında çiftçi örgütleri, işçi sendikaları, sanayi ve ticaret odaları ile işveren örgütlerinden oluşan paydaş gruplarıyla toplam dokuz kere bir araya geldik. Türkiye ölçeğinde en güçlü temsil kabiliyetine sahip 170’ten fazla kurumun seçilmiş üst düzey yöneticileri bir araya geldi ve uzlaşıya varılan sonuç metinlerini, tüm çekince ve şerhlerle birlikte kamuoyuyla paylaştı. Kongre hazırlıklarının ikinci safhasında hazırlanan taslak bildirgeler demokrasi, doğa, tarih ve inovasyon alanlarında çalışan dört uzman topluluğunun değerlendirmesine açılacak. Bu metinler ayrıca çok sayıda değerli isimden oluşan Kongre Yüksek İstişare Kurulu’na sunulacak. Son aşama ise Şubat 2023’te ana kongre tamamlanacak. Hazırlık sürecinde üzerinde uzlaşıya varılan ilke ve kararları ana kongre delegelerinin tartışmasına ve oylarına sunacağız. 

Dolayısıyla Bakanlığın yapacağını duyurduğu kongreden çok daha önce planlanmış ve harekete geçilmiş bir girişimden bahsediyoruz. Bir günlük sembolik bir kongre yapmıyoruz. Aylarca süren istişarelerin meyvelerini 15-21 Şubat tarihleri arasında tüm paydaşların katılımıyla toplayacağımız bir büyük buluşma olacak. Bakanlığımızın yaptığı etkinlikle bizim yürüttüğümüz çalışma izlenen yol ve yöntem açısından ciddi farklılıklar içeriyor. Bu anlamda ortada bir tartışma yaratacak bir kriz olduğunu düşünmüyorum. 

Kaldı ki cumhuriyeti inşa eden ve yüz yıl önce belirlenmiş kuruluş felsefesinin mimarı bir siyasi partinin üyesi ve o kentin belediye başkanı olarak ikinci yüzyılın iktisat kongresini düzenlemek elbette asli sorumluluğumuz. Biz, üzerimize düşeni yapıyor, tarihi sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. 

Sayın Bakan'ın ifadeleri üzerinden bir polemik yürütmeyi doğru bulmuyorum. Çünkü biz bugünün sorunlarına çare bulma iddiasında değiliz. Biz, “Geleceğin Türkiye’sinin” iktisat politikasını masaya yatırıyor, müzakere ediyoruz. Bunu da tek başımıza değil Türkiye'nin seçilmiş çiftçi, işçi ve iş dünyası temsilcileriyle, değerli bilim insanlarıyla ve toplumun tüm kesimlerini buluşturarak, ortak akılla yapıyoruz.

 

Ankara siyaseti ‘yukarıdan aşağıya’ dayatılmış programlar peşinde koşarken ortaya ruhu boşaltılmış toplantılar çıkarıyor.

Neden ‘aşağıdan yukarı’ olamayacağının güncel bir başka örneği, 12. Kalkınma Planı ön hazırlık toplantılarında yaşanıyor.  İktisatçı Ceyhun Elgin, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı’nca düzenlenen 12. Kalkınma Planı Özel İhtisas Komisyonu’na davet edildiğini, daha sonra ise gönderilen bir e-posta ile davetin iptal edildiğini anlatıyor. Elgin, bunun birçok iktisatçıya yapıldığını, muhtemel sebep olarak da ‘Twitter hesaplarının aktif olmasının’ işaret edildiğini söylüyor. Bu tür komisyonların işlevi, farklı kesimlerin öneri ve tavsiyelerini kayda geçirip, politikacıların geleceğin politika setlerini hazırlamalarına teknik destek aslında. Ancak aykırı sözlerin bile tahammül edilemeyen bir ’korku imparatorluğu’ gerçeği Ankara’ya çöreklenmiş durumda. Geçmiş ve bugün eşeleniyor.

İşte bu kafa, iktisat kongresi hazırlığında; en basit haliyle, yıkılmış binaya inşaat dikerek, burada direktifle toplanacak kalabalıklara söylev dinletme çabası olacak.

Cumhuriyetin ikinci yüzyılında 15 Şubat’ta İzmir’de buluşalım.


1923 Türkiye İktisat Kongresi için kaynak:

  1. Gündüz Ökçün “Türkiye İktisat Kongresi, 1923 İzmir, 1968”
  2. Afet İnan, İzmir İktisat Kongresi, 1982

 


Uğur Gürses kimdir?

Uğur Gürses, 1985 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat Bölümü'nden mezun oldu.

Çalışma hayatına 1986 yılında T.C. Merkez Bankası'nda başlayan Gürses; döviz kuru politikası, döviz rezerv yönetimi ve açık piyasa işlemleri alanlarında çalıştı. 

1994-2000 yılları arasında özel ticari bankalarda yöneticilik yaptı. 2001 krizi öncesinde bankacılığı bırakarak TV kanallarında ekonomi yorumculuğu yapmaya başladı.


1999 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde başladığı günlük ekonomi ve finans yazılarına, daha sonra Yeni Binyıl gazetesinde devam etti. 2001-2014 yıllarında Radikal gazetesinde, 2014-2018 arasında da Hürriyet gazetesinde yazdı.

2018'den sonra kişisel blogunda (www.ugurses.net) ekonomik gelişmeleri yorumlayan Uğur Gürses, Aralık 2021’den itibaren T24’te yazmaya başladı.

Yazarın Diğer Yazıları

Bütçe hakkı neden paspas edildi?

Bankalara enflasyonun 6’da biri oranlarla zorla kâğıt aldıran yetkili ve siyasiler eğer borçlanma yetkisi için Meclis’e erken gelirlerse ‘Piyasanın bozulabileceğinden’ korkmuşlar

Son dönemecin mottosu

Öyle ya iktidar her şey; kazanılırsa ne âlâ, kaybedilirse gelene yıkılacak bir enkazın ne zararı olabilir? O halde tüm düğmelere basılacak. Girdiğimiz yol bu

Anadolu’nun orta gelir tuzağındaki patinajı

Gelirde patinaja girdikçe Ankara siyaseti halka nominal milli geliri anlatmayı bırakıp “satın alma gücü paritesine göre’ milli gelirde ilk 10’a girme hikayesi anlatıyor.

"
"