25 Haziran 2024

Chomsky'nin ölümü (!)

Dünya Ekonomik Forumu'na göre, yanlış bilgi (misinformation-mezenformasyon) global risklerden biri olarak kabul ediliyor ve şüphesiz sosyal medya bu riski yaratan ve/veya büyüten en temel faktörlerin başında geliyor

Noam Chomsky

Geçtiğimiz hafta sosyal medyada benim için, yalnız olmadığımı düşünüyorum, içinde yaşadığımız yüzyılın en büyük düşünür ve entelektüellerinden biri olan Noam Chomsky'nin ölüm haberi aniden yayılmaya başladı ve bunu takip eden kısa süre içerisinde sosyal medya pek çok anma mesajlarıyla doldu. Elbette bu mesajlardan birisi de bana aitti.

Ancak kısa bir süre sonra fark edildi ki bu haber yalandı ve Chomsky ölmemiş, aksine hastaneden taburcu edilmişti. Bizler de içinde son yılların en yaygın problemlerinden biri olan yanlış bilgi (misinformation) yayılımının ya da daha teknik tâbiriyle infodeminin kurbânı olmuştuk. Aslında bu kavrama pek yabancı sayılmayız. Çok değil, 3.5 sene önce hayatlarımıza ani bir giriş yapan ve belki de pek çok şeyin değişimine yol açan COVID-19 döneminde sosyal medyada özellikle yoğun bir infodemi "salgını" yaşanmıştı. Özellikle o dönemden itibaren, sosyal medya platformu olan X'te görüntülenme sayısına göre para kazanma imkânının da var olmasıyla bu salgın hâla devam ediyor.

İnfodemi nedir?

Dünya Sağlık Örgütü, infodemiyi kriz anlarında sırasında dijital ve fiziksel ortamlarda yanlış veya yanıltıcı bilgileri içeren çok fazla bilginin yayılması olarak tanımlıyor. Özellikle sağlık bağlamında ele alındığında bu durumun, sağlık otoritelerine duyulan güvensizlik ile halk sağlığı tepkisini zayıflatarak sağlığa zarar verebilecek kafa karışıklığı ve risk alma davranışlarına neden olacağının altını da çiziyor.

Ancak infodemiyi sadece sağlıkla bağdaştırmak elbette doğru değil, çünkü yanlış bilginin yayılımı sadece sağlık alanı için geçerli değil. Bu noktada yanlış bilgi kavramını açmak gerekiyor, çünkü her ne kadar aynı gibi görünse de bu başlık altında ayırt edilmesi gereken bazı kavramlar karşımıza çıkıyor.

Yanlış bilgi türleri nelerdir?

Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Emre Erdoğan ve Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci'nin yürüttüğü "'İnfodemi' ile Etkin Mücadele İçin Bireylerin Yanlış Bilgi Karşısındaki Tutumlarının ve Bu Tutumların Belirleyicilerinin Araştırılması: COVID-19 Örneği" başlıklı çalışmada, yanlış bilgi türleri üç farklı tanımda ele alınıyor ve her bir tanım, bilgilerin farklı niyetlerle nasıl yayıldığını ve kullanılabileceğini açıklıyor. Bu tanımlar aşağıda verilmiştir.

  • Mezenformasyon (Yanlış Bilgi): Zarar verme kastı olmadan yanlış bilginin yayılması
  • Dezenformasyon (Kasıtlı/Kötü Niyetli Yanlış Bilgi): Bir bireye, gruba, örgüte veya devlete zarar vermek amacıyla kasıtlı olarak yanlış bilginin yayılması.
  • Malenformasyon (Kötü Niyetle Kullanılan Bilgi): Doğru olan bilginin, bir kişiye, gruba, örgüte veya ülkeye zarar vermek amacıyla kötü niyetle kullanılması ve yayılması.

Bu tanımlar bağlamında, kurbânı olduğum(uz) Chomsky hadisesini yanlış bilgi (misinformation-mezenformasyon) olarak kabul edebiliriz.

Ancak bu kavram ve etkileri yazının girişinde bahsettiğim kadar masumane değil. Dünya Ekonomik Forumu'na göre, yanlış bilgi (misinformation-mezenformasyon) global risklerden biri olarak kabul ediliyor ve şüphesiz sosyal medya bu riski yaratan ve/veya büyüten en temel faktörlerin başında geliyor.

Sosyal medya ve yanlış bilgi

Günümüzde sosyal medyanın gücü ve etkisi giderek arttığı yadsınamaz bir gerçek. Bu platformlar, bilgilerin paylaşımını ve yeniden paylaşımını kolaylaştıran bot mimarileri ve bilgilerin görünürlüğünü arttıran algoritmaları ile yanlış bilginin yayılımı için oldukça uygun bir ortam sağlıyor. Son zamanlarda hayatımıza giren Deep Fake, yapay zeka ve yapay öğrenme teknikleri kullanılarak, var olan video, ses veya görüntülerin gerçeğinden ayırt edilemeyecek şekilde değiştirilmesi veya tamamen yeni içerikler oluşturulması, ve ChatGPT gibi büyük dil modelleri vasıtasıyla yanlış bilgi içeriklerinin kolayca hazırlanabilmesi de bu bilgilerin sayısının hızlı bir şekilde artmasını sağlayan bir unsur olarak söylenebilir. Öte yandan insanların sosyal medyaya genellikle hedonik bir zihniyetle yaklaşması ve bunun sonucunda da aldıkları / gördükleri bilgileri doğrulama eğilimlerinin azalması pastanın üzerindeki çilek oluyor. 

Her ne kadar bu bot hesaplara yönelik düzenlemeler ya da özellikle Facebook'ta yanlış bilginin yayılımına dair algoritmaları filtreleme çalışmaları yapıldığı belirtilse de bu çabaların büyük bir etkisinin olmadığı söylemek mümkün. Öyle ki bir Amerikan reklam ajansı olan Redline'nin CEO'su Anton Konopliov'un kaleme aldığı ve 2 Haziran'da yayımlanan Redline'nin kendi internet adresinde yayımlanan "Key Statistics on Fake News & Misinformation in Media in 2024" başlıklı yazıda 2023 yılında sosyal medya paylaşılan deep fake içeriğinin sayısının 500.000 olduğu tahmin edildiği bilgisi yer alıyor.

Kasım 2023 tarihinde hakemli bir dergi olan International Journal of Information Technology'de Junaid Ali Reshi ve Rashid Ali'ye ait "Leveraging transfer learning for detecting misinformation on social media" başlıklı makalede sosyal medyada görülen yanlış bilginin olumsuz etkilerini dört başlık altında şöyle sıralıyor ve açıklıyor. Ben de bu argümanların somutlaştırılabilmesi açısından bu kategorilere gerçek hayattan bazı örnekleri ekledim.

  • Zararlı inanç ve fikirlerin yayılması:
    • Belirli bir siyasi aday veya politika hakkında yanlış bilgiler, insanların oy verme kararlarını etkileyebilir ve önemli konular hakkındaki görüşlerini şekillendirebilir. (Örneğin 2016 Amerikan başkanlık seçimi ve Cambridge Analytica Skandalı.)
    • Yanlış bilgi, zararlı komplo teorileri ve sahte bilimin yayılmasına neden olabilir, bu da insanların sağlığı ve refahı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. (Örneğin COVID-19 pandemisi sürecinde sosyal medya ve Whatsapp üzerinden özellikle aşılarla alakalı yayılan bilgiler.)
  • Kurumlara ve medyaya olan güvenin sarsılması:
    • Sosyal medya platformlarında yanlış veya yanıltıcı bilgilerin paylaşıldığını gören bireyler, güvenilir bile olsa diğer bilgi kaynaklarına güvenme olasılıklarını azaltabilirler. Bu durum, kamu söylemi ve karar alma süreçleri üzerinde uzun vadeli etkiler yaratabilir.
  • Hedef alınan bireyler ve gruplar üzerindeki olumsuz etkiler:
    • Belirli bir ırksal veya etnik grup hakkındaki yanlış bilgiler, o gruba karşı önyargı ve ayrımcılığın artmasına yol açabilir. Yanlış bilgi, bireyleri taciz etmek veya zorbalık yapmak için kullanılabilir, bu da derin psikolojik etkiler yaratabilir.
  • Toplumsal huzurun tehlikeye atılması:
    • Yanlış bilgiler, bireylerin ve toplumların genel huzurunu tehlikeye atarak, güven duygusunu zedeler ve sosyal ilişkileri olumsuz etkiler. (Örneğin COVID-19 döneminde Hindistan'da koronavirüsün yayılımına bir dini grubun yol açtığına dair bazı haberler sonucu o gruba yönelik çeşitli fiziksel saldırıların yaşanması.)

Önlemler?

Bu denli derin etkileri olan sosyal medyada yanlış bilginin yayılımına karşı ne gibi önlemler alınabilir?

2022 yılında yine başka hakemli bir dergi olan International Journal of Data Science and Analytics'te Sadiq Muhammed T ve Saji K. Mathew'in yazarı olduğu "The disaster of misinformation: a review of research in social media" başlıklı makale, sosyal medyadaki yanlış bilginin yayılımını önlemek / azaltmak amacıyla geliştirilebilecek bazı stratejilere değiniyor.

Çalışmaya göre, insanların aldıkları bilginin yanlış olduğunu fark ettiklerinde, bu bilgiyi başkalarıyla paylaşma olasılıkları azaldığı argümanından yola çıkılarak yetkililerin erken iletişimi ve bilimsel kanıtların kullanımı önemli stratejilerden biri olarak bahsediliyor.

Sosyal medya platformları için dedikodu düzeltme modelleri, algoritmalar ve kitle kaynak kullanımıyla uygulanabilecek dedikodu çürütme ve gerçek bilgilerin verilmesi bir diğer strateji olarak vurgulanmış.

Çalışma kapsamında incelenen makalelerde uzmanlar tarafından yapılan doğrulama, bilgi kaynağının derecelendirilmesi, başlıklara veya haberlere uyarı etiketleri eklenmesi ve platform sahipleri tarafından içeriğin işaretlenmesi gibi yöntemlerin de önerildiğinin altı çizilmiş. Halk sağlığı bağlamında ise hükümetin, halk sağlığı profesyonellerinden yardım alması da sıkça tavsiye edilmiş.

İlk bakışta etkili olduğu düşünülse de bu stratejilerin etki alanı sınırlı kaldığı yine aynı çalışmada bahsedilmiş. İncelenen çoğu makalede, özellikle politik bağlamda, insanların önceki inançlarına uyan bilgiyi daha kolay kabul ettikleri için onay yanlılığının önemli bir engel olduğu belirtilmiş. Acil durumlarda, yanlış bilgi alan kişilerin bu bilgiyi doğru veya yanlış olarak değerlendirmekte zorlanabileceği de göz önünde bulundurulmuş. Bu nedenle, kullanıcılara alternatif açıklamalar veya gerçek bilgiler sunmanın, doğrulama raporu sunmaktan daha etkili olabileceği ifade edilmiş. Ayrıca, haber başlıklarına uyarı etiketleri eklemenin dezavantajlarından biri, etiket eklenmeyen bilgilerin doğru kabul edilme riski olarak belirtilmiş. Tüm sosyal medya paylaşımlarını değerlendirmek de her zaman pratik olmadığından bahsedilmiş.

Yine incelenen makalelerde sahte haber işaretlemelerinin kullanıcıların inançlarını pek etkilemediğini, ancak bilişsel uyumsuzluk yarattığını ve kullanıcıların başlıkların doğruluğunu sorgulamalarına neden olduğunu göstermiş. Bu sınırlamalar nedeniyle, Facebook 2017'de sahte haber işaretleme hizmetini sonlandırdığı da belirtilmiş.

Kısaca…

Yazıda kısaca (!) özetlemeye çalıştığım gibi, sosyal medyada yanlış bilginin yayılımı ciddi etkileri olan bir risk faktörü olarak günlük hayatımızın bir parçası haline gelmiş durumda. Her ne kadar yanlış bilginin yayılmasını kontrol etmek için çeşitli stratejiler geliştirilmiş olsa da, her birinin belirli sınırları, limitleri olduğu görülüyor. Bu şartlar altında, sosyal medya kullanmamak dışında, bu risk faktöründen tamamen kaçmanın mümkün olmadığını kabul etmek gerekiyor. Üstelik, bu tehlikeye karşı farkındalık sahibi olsanız bile, bir şekilde bu durumun kurbanı olabileceğiniz gerçeğini de göz önünde bulundurmalısınız. En azından, tecrübelerinizi yazıya dökerek biraz olsun rahatlayabilirsiniz.

Ozancan Özdemir kimdir?

Ozancan Özdemir, lisans ve yüksek lisans derecelerini ODTÜ İstatistik Bölümü'nden aldı. Yüksek lisans döneminde aynı zamanda Anadolu Üniversitesi yerel yönetimler bölümünden mezun oldu.

Bir süre ODTÜ İstatistik Bölümü'nde araştırma görevlisi olarak çalışan Özdemir, şu günlerde Groningen Üniversitesi Bernoulli Enstitüsü'nde finans ve yapay zekâ alanındaki doktora çalışmalarını sürdürüyor.

Pandemi döneminde bir grup öğrenciyle birlikte gönüllü bir oluşum olan VeriPie adlı güncel veri gazetesini kurdu.

Araştırma alanları yapay öğrenme ve derin öğrenme uygulamaları, zaman serisi analizi ve veri görselleştirme olan Ozancan Özdemir, ayrıca yerel yönetimler ve veriye dayalı politika geliştirme konularında da çeşitli platformlarda yazılar yazmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Yapay öğrenme ve istatistik gözünden EURO 2024: Hesaplamalara göre olası şampiyon kim, Türkiye'nin durumu ne?

Modelin takım takım maç tahminlerine baktığımızda, ilk haftanın sonunda Ukrayna-Romanya, Belçika-Slovakya ve Slovenya-Danimarka maçları hariç sonuçların doğru bir şekilde tahmin ettiği görülüyor