13 Temmuz 2024

Göcek'ten sevgiler (ve endişeler)le…

Mavi yolculuğun en güzel koyu Göcek'ten Marmaris'in cenneti Hisarönüne uzanan lezzet dolu bir haftasonu ve düşündürdükleri…

Göcek'te ilk kez 2012'de uzun kalmış, o zamanki adı ile Port Göcek'te bulunan Swissotel'de BMW'nin bir lansmanında konuklara şarap tadımı yaptırmıştım. Ve bu cennet körfezi çevreleyen sırtlara doğru uzanan dev çamlara, tepelerin denize kadar inen yeşili ile Ege mavisinin buluşmasına hayranlık duymuştum.

12 yıl sonra, yeniden Fethiye'nin bu şirin kabasasındayım. Birkaç gastronomi yazarı, Doğuş Grubu'nun turizm yatırımlarını bünyesinde toplayan D-Resort şirketinin davetlisiyiz. Michelin yıldızlı Neo Lokal'in kurucusu ünlü şef Maksut Aşkar'ın açtığı iki yeni restoranı keşfedeceğiz. İlk iki günü kasabada geçiriyor, bir yandan da değişen Göcek'i gözlemliyoruz. Kaldığımız D-Resort, eski Swissotel. 2003 yılında marinacılığa giren Doğuş Grubu bu sektörde büyüyüp Port Göcek'i D-Marin Göcek yaparken, oteli de devralmış.

D-Resort'un manzaralı Q Lounge restoranının en iddialı yemeği, siyah havyarlı orkinos tartar.

Kasabanın tam göbeğindeki otelin D Breeze ve Q Lounge gibi restoranlarını deniyor, buralarda lezzetli yemekler yiyoruz. Denize sıfır D Breeze balık ve deniz ürünü ağırlıklı popüler yemekler sunuyor, biri pizza, diğeri de lahmacun ve pide için kurulmuş iki fırın harıl harıl çalışıyor. Burada Mahmut Öztürk ustanın elinden köz patlıcanlı ve kavurmalı nefis bir pide tadıyor, kâğıt inceliğindeki çıtır lahmacununu da beğeniyoruz. Satır kıymalı harçla doldurulmuş enginar dolması ve marine barbun gibi yemekler de bu sahil restoranının çizgisini yükseltiyor. Panoramik bir manzaraya sahip tepedeki Q Lounge ise Zuma esintili Asyatik bir mutfak sunuyor, dekor da yine Doğuş Grubu'nun ortağı olduğu Zuma'yı andırıyor. Burada da siyah havyarlı orkinos tartar, karidesli kabakçiçeği tempura ve pastırmaya sarılı fenerbalığını favoriler arasına alıyoruz.

"Yeni para"nın izleri görülüyor

Göcek, değişen Türkiye'nin ve hayatın her alanına hâkim olan "yeni para"nın izlerinin hemen görülebildiği bir laboratuar adeta. Bir zamanlar turizmden çok yöredeki krom madeniyle bilinen kasaba 90'larda zamanın Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın yakın ilgisiyle tanınmış, halen de Ege kıyılarının en popüler yerlerinden. Ünlü körfez, doğal olarak lüks teknelerle dolu. Ama teknelerin bazıları koyların yine korunaklı bâkir kıyılarına demir atmak yerine tam da otellerin kalabalık plajlarının önüne demirlemekle ısrarlı. Yüzerken, plajı çevreleyen halatların yanıbaşındaki tekne sahiplerinin telefonlarına kulak misafiri oluyor, mesafenin yakınlığından içtikleri viskinin markasını bile görüyorsunuz. Eski denizci görgüsü, burada tarihe karışmış. "Gemilerinizi biraz açığa demirleyin" diye tekneleri gezen sahil güvenlik komutanını bile dinlemiyor, tartışma uzayınca "Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" diyorlar.

Göcekli kaptanlar balıkçı kahvesinde buluştuklarında, kavgaya tutuşan iki tekne sahibinden mafya babası havalarıyla Uzi makineli tabancasını gösterenin, Güneydoğulu aşiret reisinin kimliğini öğrenir öğrenmez nasıl ortadan kaybolduğunu acı acı gülerek anlatıyorlar. Bir milim kımıldamadan günlerce koyda demirleyen teknelerden bazılarının sabah alacasında sintine saldıkları, denizin de eski temizliğinde olmadığı konuşulanlar arasında.


Göcek'in Bedri Rahmi Koyu'ndaki Onno Restaurant, sofistike mutfağı ile öne çıkıyor.

Gerçi görevimiz değişen Göcek'in sorunlarını tartışmak değil, yeni iki restoranı keşfetmek. Bir zodyak bota atladığımız gibi, adını büyük ustanın taa 1974'te, bir mavi yolculukta kayanın üzerine yaptığı balık resminden alan Bedri Rahmi Koyu'na uzanıyoruz. Sanatçının vârisleri tarafından sık sık onarılan kaya resmi olanca güzelliğiyle görenleri selâmlıyor. Hemen yanıbaşında ise, 4 yıl önce açılan Onno Restaurant var. İşadamları Faik Somer ile Abdullah Akay'ın kurdukları restoran iki yıl önce şef Maksut Aşkar ile Neolokal'deki ortağı Erim Leblebicioğlu'nu da bünyesine katmış, dörtlü ortaklık Ege kıyılarının en renkli mekânlarından birini yaratmış. Abdullah Bey'in sanatçı ve tasarımcı eşi, Dice Kayek markasının kurucularından Dilara Akay'ın ilginç süslemeleri ve İnka totemlerini andıran ışıklı direkleri, küçük koyu kaplayan restorana ayrı bir şirinlik katmış. Burada akşam, gün batarken barda alınan bir-iki aperitifle başlıyor. Hava kararırken masalara geçiliyor, geceyarısı da tekrar bara dönülüp DJ müziği ile iyice coşuluyor.

Göcek'teki Bedri Rahmi koyu, adını büyük ustanın bir kayaya yaptığı balık resminden alıyor.

Veuve Clicquot şampanya eşliğinde mango soslu ve trüflü hindiba yaprakları, Yeni Zelanda Sauvignon'larıyla sunulan baharatlı karidesler, Hennessy konyak ile flambe edilen bademli taş fırın kekleri, karadan ulaşılmayan böyle ücra bir koyda bulmayı pek beklemediğiniz lezzetler. Mutfakta kademeli ızgaradan Josper fırına yok yok, Maksut Aşkar'ın elverdiği Yusuf Özyürek usta da genç yaşta kendi özgün tarzını oluşturmuş bir aşçı. Müşteriler de daha çok civardaki teknelerden.

Bedri Rahmi koyundaki Onno Restaurant'ın şefi Yusuf Özyürek'in yemekleri modern ama lezzetli.

Jeff Bezos'la aynı otelde…

Ertesi gün ise yine Doğuş Grubu'nun bir işletmesi olan Marmaris-Hisarönü'deki D Maris Bay'e geçiyor, Maksut Aşkar'ın burada açtığı, "deplasmandaki" ilk işletmesi Divia Restaurant'ı deniyoruz. 1990'larda Robinson Club olarak açıldığından bu yana her 5-6 yılda bir yolumun düştüğü bu süperlüks dev tesis, La Guerita gibi Fransız ve Manos gibi Yunan restoranlarıyla da ünlü. Öğle yemeğini bunlardan La Guerita'da yiyor, "Geçen yıllarda civar koylar apartman büyüklüğünde teknelerle dolardı, deniz uçaklarının, helikopterlerin biri iner, biri kalkardı. Bu yıl lüks turizm biraz zayıf galiba" diye konuşuyoruz. Oysa sürprizin büyüğü çok yakınımızda, Amazon'un kurucusu, Forbes sıralamasına göre dünyanın en zengin üçüncü adamı Jeff Bezos akşam aynı restorana geliyor ve magazin basınının abartarak diline doladığı yüklüce bir hesap ödüyor.

Ünlü şef Maksut Aşkar İstanbul dışındaki ilk restoranını D Maris Bay'de açtı.

Biz ise Bezos'un yan masasında değil, koyun diğer ucundaki Divia by Maksut Aşkar'dayız, şefin rehberliğinde tadım menülerinden lezzetler deniyoruz. Maksut Aşkar burada Neo Lokal'in deneysel tarzını biraz hafifletmiş, yerel malzeme kullanma ilkesini biraz gevşetmiş ve daha Akdenizli bir tarz tutturmuş. Deniz ürünleri kadınbudu, karides ve ıstakozlu fusili makarna, tereyağında poşe akya balığı ve katmerli dana tirit, ağızda patlayan usta işi lezzetler. Aşkar'ın damak hafızalarımızda yerini koruyan "anne mutfağı" tarzına tutkusu, bu menüde de hissediliyor.


Maksut Aşkar'ın deniz ürünleriyle yaptığı "kadınbudu", damaklarda iz bırakan bir lezzet.

Göcek-Hisarönü hattındaki haftasonu kaçamağı, "kürkçü dükkânına", yaşadığım İstanbul'a dönüşle sona eriyor. Aralarındaki uçurum iyice açılan "İki Türkiye"nin diğeri, sabah erkenden uyandıran bir gürültüyle kendini hatırlatıyor. Pazar günü bolca gıda ve içki tüketilen Cihangir'in çöp tenekelerinde boş koliler dağ gibi olmuş, kâğıt toplayıcılar çuvallarına sığdırmakta zorlanıyor. Yanıbaşlarında çöpü karıştıran mahcup görünümlü ortayaşlı adam ise bu duruma yakınlarda düşmüş biri gibi. Tablo, ertesi günü uygulanan ekonomik politikaya, iyice bozulan gelir dağılımına isyan eden TÜSİAD ve TOBB Başkanları'nın çıkışlarıyla tamamlanıyor.

Öyle günlerdeyiz ki, bir gastronomi yazarı damakları bayram yerine çevirecek enfes lezzetleri anlatırken bile, kaleminin coşkusunu frenlemek zorunda kalıyor.

Mehmet Yalçın kimdir?

Türkiye'nin ilk "içki yazarı" Mehmet Yalçın, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 1984'ten itibaren haber ajansı ve dergilerde muhabirlikten genel yayın yönetmenliğine uzanan görevlerde bulundu.

1997'de modern yaşam tarzı dergisi Gurme'yi, 2001'de de Türkiye'nin ilk içki kültürü dergisi Gusto'yu çıkardı. Sabah ve Milliyet gazetesinin Pazar eklerinde 17 yıl gastronomi alanında köşe yazarlığı yaptı.

"A'dan Z'ye Viski", "A'dan Z'ye Şarap" ve "A'dan Z'ye Bira" kitaplarını yazdı.

Dünyanın dört yanında sayısız şarap ve sert içki tadım ve eğitimine katılan Yalçın, danışmanlık ve eğitmenliklerini sürdürüyor, her hafta Türkiye'nin en çok okunan bağımsız internet gazetesi T24'te yazıyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Tekirdağ şarabını hatırlıyor

Bin yıllık bağ ve şarap bölgesi Tekirdağ'da son yıllarda gerileyen bağcılık yeniden yükselme yolunda, şarap turizmi ise beklenmedik canlılıkta…

İzmir - Bordo şarap hattı

İzmir’in Selçuk ilçesinde Yedi Bilgeler Şarapları’nı kuran Dr. Bilge Yamen, Bordo’da 120 dönümlük bir şato aldı. İlk şarapları da mayalanmaya başladı…

Şarabımızın demokratıydı…

Zamansız kaybettiğimiz Türk şarapçılığının liderlerinden Yasin Tokat, paylaşımcı, halkçı ve ilerici bir iş adamıydı. Bağcıları kalkındırmayı ve uygun fiyatlarla geniş kitlelere şarabı sevdirmeyi misyon edinmişti…

"
"