28 Haziran 2024

Tüketim dağılımı daha da çok bozuldu

Gelir dağılımı bozuldu biliyoruz, acaba tüketim dağılımı ne yöne gitti? Giderek daha mı eşit dağılıyor, yoksa tersine daha mı bozuluyor? Örneğin emeklilerin tüketimden aldığı pay ne yönde gelişiyor?

Yaklaşık 3 yıldır toplum olarak bir travma ve uyum (intibak) sorunu yaşıyoruz. Enflasyon ve enflasyonla birlikte gelen yönetim sorunları öyle bir ortam yarattı ki, uyum sağlamak kolay değil. Bu ortamda bir el, iktisattaki görünmez el gibi, fiyatları, gelirleri, servetleri karıştırdı, yeniden dağıttı.

Yalnızca ekonomik değişkenler değil, örneğin sosyal, siyasi ve toplumsal ilişkiler ve hukuk da yeniden dağıtıldı. Görmek isteyene, görebilene, bunları kimin, kimlerin nasıl yeniden dağıttığı bellidir. Kimin payına ne düştü onu da görüyoruz, giderek daha da net göreceğiz.  

Her yeniden dağıtımda ve uyum sürecinde önemli maliyetler de ödenir ve bu maliyetler eşit dağılmaz. Örneğin, emekliler ve ücretliler bu süreçte hem maddi, hem manevi anlamda önemli maliyetler ödediler, ödeyecekler. Şu emekliler olmasa işler kolay olurdu diyenler bile var. 

Bu yazıda amacım yaşam kalitesinin, refahın temel unsurlarından olan tüketimin son dönemde nasıl dağıldığına bakmak. Gelir dağılımı bozuldu biliyoruz, acaba tüketim dağılımı ne yöne gitti? Giderek daha mı eşit dağılıyor, yoksa tersine daha mı bozuluyor? Örneğin emeklilerin tüketimden aldığı pay ne yönde gelişiyor?

Tüketim ve gelir dağılımı

Gelir dağılımının son birkaç yılda nasıl bozulduğunu daha önce genişçe tartıştım. Örneğin, Uygur (30 Ocak 2024) ve Uygur (18 Ocak 2024). Tüketim dağılımının nasıl değiştiğini Tablo 1’de yer alan verilerden izleyebiliriz.  

Tablo 1 Yüzde 20’lik Hane Halkı Gruplarına Göre 

Toplam Tüketim Harcamasında Yüzde Pay

Kaynak: TÜİK 

Bu tablodaki veriler TÜİK’in her yıl yaptığı “Hanehalkı Bütçe Anketleri”nden derlenmiştir. Belirteyim, 2020 ve 2021 yıllarında Covid-19 salgını nedeniyle bu anketler yapılamamıştır. Tabloyu kısa tutmak için tüm yıllara tabloda yer verilmemiştir. Tablo bilgileri şöyle düzenlenmiştir.

Her yıl için örnek olarak seçilen haneler en düşük gelirliden başlayarak beş adet Yüzde 20’lik gruplara ayrılıyor. Elde edilen sonuçlar, örneğin 2023 yılı için toplam 26,6 milyon hanehalkına genelleniyor. Öyle ki, en düşük gelirli 1.Yüzde 20 grubunda 5,32 milyon, ikinci en düşük gelirli 2.Yüzde 20 grubunda 5,32 milyon ve tüm diğer grupların her birinde de 5,32 milyon hanehalkı var.

En düşük gelirli 1.Yüzde 20 grup, 2011 yılında toplam tüketim harcamasının Yüzde 9,12’sini yapmıştır. Bu grubun toplam tüketim harcaması içindeki payı, dalgalanarak da olsa, özellikle son yıllarda giderek düşmüştür ve 2023’te Yüzde 7,24’e inmiştir. Bu önemli bir düşüştür.

İkinci en düşük gelirli 2.Yüzde 20 grubun da toplam tüketim içindeki payı giderek, daha az da olsa, gerilemiştir. Ortadaki 3.Yüzde 20 grubun payı değişmemiştir. 4.Yüzde 20 grup da payını bir ölçüde arttırmış, ancak asıl önemli artış en yüksek gelirli 5.Yüzde 20 grupta olmuştur.

Şöyle bir sonuç ortaya çıkıyor; en düşük gelirli grubun tüketim payı, enflasyon ve enflasyonun çok kötü yönetilmesi ile, en yüksek gelirli gruba aktarılmıştır. Burada birkaç noktanın altını çizmek gerekir.

1) Bu sonucu önlemek için, Covid-19 döneminde ve sonraki görece yüksek enflasyon döneminde, başka ülkelerde düşük gelirlilere destek transferleri yapılmıştır.

2) Şimdilerde Türkiye’de getirilen yeni vergi ve benzeri mali önlemlerle tüketim dağılımındaki bozulmanın süreceği anlaşılmaktadır. 

3) İktisatta, yüksek gelir gruplarının geliri arttıkça, tüketim harcamasının aynı oranda artmayacağı öngörülür. Gerçek dünyada da genellikle bu sonuç gözlenir.

4) Verilerden anlaşılıyor ki, Türkiye’de bu sonuç geçerli değildir. Böyle bir çarpıklığı gidermenin yolu da mali politikadan, özellikle vergi politikasından geçer. Yeni getirilen vergi önlemleri bu durumu dikkate almış mıdır acaba?

5) Düşük gelirli hanehalkı gruplarının (1.Yüzde 20, 2.Yüzde 20, 3.Yüzde 20 ve hatta 4.Yüzde 20) özellikle 2022 ve 2023’te yoksulluk sınırlarının altına indiğini söyleyebilir miyiz?

Yoksulluk ve açlık sınırlarını zorlayan tüketim

Bu soruya yanıt vermek üzere Türk-İş’in yoksulluk ve açlık sınırları için belirlediği tüketim harcamalarına baktım. Türk-İş’in açlık ve yoksulluk sınırları 2 çocuklu 4 kişilik bir aile için oluşturulmuştur.

Bu sınırlar Tablo 2’de birinci ve ikinci sütunlarda yer alıyor. Bu sütunlardaki değerler, her ay için Türk-İş’in yayınladığı verilerden elde edilen yıllık ortalama değerlerdir. 2014 yılında açlık tüketim değeri sınırı ortalama 1166 TL, yoksulluk tüketim değeri sınırı ortalama 3797 TL’dir. 2023 yılında 1.Yüzde 20 ortalama harcaması 1,207TL ise bu sınırlar açlık için 1,1648 TL, yoksulluk için 3,7942 TL’dir.

Tablo 2 Türk-İş’in Hanehalkı Tüketimi İçin Açlık ve Yoksulluk Sınırları ve

TÜİK’in Ortalama Tüketim Harcaması

 

Tablo 2’nin üçüncü ve son sütununda TÜİK’in yaptığı anketlerden elde edilen Yüzde 20’lik grupların ortalama tüketim harcaması var. 2014 yılında 1.Yüzde 20 ortalama tüketimi 1207TL, 2.Yüzde 20 ortalama tüketimi 1946TL, 3.Yüzde 20 ortalama tüketimi 2537TL, 4.Yüzde 20 ortalama tüketimi 3247TL’dir.

Bu değerler 2022 ve 2023 yılları için tablonun yine üçüncü sütununda verilmiştir.

Doğrudan ve ayrıntıya inmeden TÜİK ve Türk-İş verilerini karşılaştırmak uygun olmayabilir. Ancak tablodaki değerler yine de şu bilgiyi veriyor: TÜİK tüketim harcamaları, en düşük gelirli grupta açlık sınırı altında bulunan hanelerin olduğunu ifade ediyor. Diğer yandan, en yüksek gelir grubu dışında ilk üç ve hatta ilk dört grup içinde yoksulluk sınırı altında birçok hanenin olabileceği görülüyor.

Kısaca emeklilerin tüketim harcamalarından da söz edelim. Tüketim harcamalarını gelir kaynağına göre sıraladığımızda 2023 yılında görülen şudur;

  1. Gayrimenkul ve menkul kıymet geliri olanların ortalama tüketim harcaması: 38333 TL
  2. Müteşebbis geliri olanların ortalama tüketim harcaması: 32522 TL
  3. Maaş ve ücret geliri olanların ortalama tüketim harcaması: 26949 TL
  4. Emeklilik geliri olanların ortalama tüketim harcaması: 17763 TL
  5. Transfer (sosyal yardım) geliri olanların ortalama tüketim harcaması: 11036 TL

Emekliler konusunda söylenecek başka sözler de var, ancak bu tüketim harcaması tablosu çok acıklı bir görüntü ifade ediyor. Bu, diğer ükelerde görülenin tam tersine bir görüntüdür.

Konunun bir de tasarruf boyutu var. Onu da başka bir yazıya bırakıyorum.

Kaynaklar

Uygur, Ercan (30 Ocak 2024) Gelir dağılımında bozulma ve siyaset, T24,

https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/gelir-dagiliminda-bozulma-ve-siyaset,43322

Uygur, Ercan (18 Ocak 2024) “Harcanabilir gelir yalnızca Türkiye’de düştü” T24

https://t24.com.tr/yazarlar/ercan-uygur/harcanabilir-gelir-yalnizca-turkiye-de-dustu,43162

Ercan Uygur kimdir?

Türkiye'nin önde gelen ekonomistleri arasında yer alan Prof. Dr. Ercan Uygur, 1969'da ODTÜ'yü bitirdi. Mezuniyetinin ardından Devlet Planlama Teşkilatı'nda (DPT) 'uzman yardımcılığı' sınavına girdi. Ancak, Uygur'un da aralarında olduğu sınavda başarılı olan üç kişi göreve başlatılmadı.

Uygur, daha sonra sınavına girdiği Maliye Bakanlığı'nda göreve başladı. Bir yıl sonra iki yıllık lisansüstü öğrenim bursu için OECD'ye yaptığı başvuru, davet edildiği mülakatın ardından kabul edildi. İngiltere Warwick Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimi aldı. Doktorasını East Anglia Üniversitesi'nde yaptı; bu sırada bir yıl 'ekonometri' dersi verdi. 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat ve Maliye Bölümü'ndeki 'ekonometri' kürsüsünde asistanlık sınavına girdi; aynı yıl bu kürsüde göreve başladı.

Doçentlik çalışmaları için 1981'de dokuz aylık Norveç Hükümeti bursu ile bu ülkeye gitti, Prof. Dr. Leif Johansen ile çalıştı. Türkiye'deki doçentlik sözlü sınavının yapılacağı gün, 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanunu ile iki jüri üyesi, Prof. Dr. Tuncer Bulutay ve Prof. Dr. Nuri Karacan üniversiteden uzaklaştırılınca yapılamayan jüri toplantısı yedi ay sonra gerçekleştirilebildi. 12 Eylül 1980 darbesini izleyen süreçte üniversiteden uzaklaştırılan Türkiye'nin önde gelen iktisatçılarından Prof. Bulutay'ın "Bizleri temsilen Mülkiye'de kalacaksın" dediği Uygur, 1983'te 'doçent' unvanını aldı.

1988'de Fulbright bursu ile ABD'ye gitti, Prof. Dr. Lawrence Klein ile LINK projesinde çalıştı. 1989'da 'profesör' unvanını aldı. 1994-2012 döneminde Koç Üniversitesi'nde yaz dersleri verdi.

Mülkiye'den 2010 sonunda erken emekli oldu. Mülkiye'de öğretim üyesiyken şu kurumlara danışmanlık yaptı: - İslam Ülkeleri İstatistik, Ekonomik ve Sosyal Araştırma ve Eğitim Merkezi (1986-1994) - Wharton Econometric Forecasting Associates (1988-1991) - T. C. Merkez Bankası (1988-1993 ve 1997-1998) - Devlet İstatistik Enstitüsü, TÜİK (1990-1996) - ILO / Uluslararası Çalışma Örgütü (proje danışmanı, 1990) - T. C. Hazine Müsteşarlığı (proje danışmanı, 1992-1993 ve 1997-1999) - Dünya Bankası (proje danışmanı, 1999, 2002, 2009, 2010-2011) - Birleşmiş Milletler ECE (proje danışmanı, 1999-2000) - Third World Network (2009)

Yeni Yüzyıl gazetesinde köşe yazarlığı (1995-1998), Mülkiye'de İktisat Bölümü Başkanlığı (1996-2008), Ankara Üniversitesi Bilim Kurulu üyeliği (2002-2010), Türkiye Ekonomi Kurumu Başkanlığı (2003 -2019), Ekonomi-Tek dergisi editörlüğü (2012-2020), Uluslararası Final Üniversitesi Rektör Yardımcılığı ve İİBF Dekanlığı (2016-2021) yaptı.

2011'de Uluslararası Ekonomi Birliği (IEA) Danışma Kurulu üyeliğine seçildi, bu görevi halen devam ediyor. 2012'de Kyoto Ödülü Danışma Kurulu üyeliğine davet edildi; editörlüğünü yaptıkları dahil olmak üzere Türkçe ve İngilizce 12 kitabı yayımlandı, 50'nin üzerinde bilimsel makale yazdı. Eylül 2021'den itibaren, Mülkiye'den öğrencilerinin kurup yönettiği T24'te köşe yazısı yazıyor. Prof. Dr. Ercan Uygur, 38 yıllık üniversite hayatını; 18 Mayıs 2017'de davet edildiği Mülkiyeliler Birliği Çarşamba Söyleşileri'nde Prof. Dr. Tuncer Bulutay'ın konuşması için koyduğu başlıkla özetliyor: "ODTÜ'de Öğrenci, Mülkiye'de Hoca…"

 

Yazarın Diğer Yazıları

TL’ye talep kalıcı olarak arttı mı?

"Bu talep kalıcı mıdır?" sorunun yanıtı, döviz kuru ve enflasyon beklentisine, faizin kur artışından yüksek kalmasına ve cari açığın bitmesine bağlı

Talepte varlıklı ve yoksul farkı

Yüksek gelirlilerin eğitim harcamalarındaki payı hızla artarken, düşük gelirlilerin bu konudaki harcama payları hızla düşmekte ve neredeyse sıfıra gitmektedir. Bu gelişme, sonrası için endişe vericidir

'Talep' hesabında köpük var: TÜFE'deki yanlışlar, açlık ve yoksulluk çeken dar gelirlilerin talebini yüksek gösteriyor!

Türkiye’de dar gelirlinin talebi yüksek midir? Yoksulluğunu ve açlığını söylemeye bile çekinirken!