26 Haziran 2024

Türkiye'de Amerikan pasaportu: Ulusötesi çağda aidiyet ve vatandaşlık üzerine…

Pasaport sadece yabancı ülkelere gidecek olanlara yetkili kuruluşça verilen, yabancı ülke yetkililerinin kimlik incelemesinde geçerli bir belge olmanın ötesinde kimliğin yeniden tahayyülü ve inşası sürecinde de önemli bir araç. Belki de coğrafya gerçekten kader değil ve yeni bir pasaport küreselleşmenin kodlarını çözmek için yeni bir kimlik ve parola…

Küreselleşmenin birleştirdiği kadar böldüğü ve eşitsizlikleri giderek artırdığı bir gerçek. Uluslararası hareketlilik de bu eşitsizliklerden payını almakta. İlk defa 1920'lerde yaygınlaşmaya başlayan pasaport, 1980'lerden bu yana insanların seyahat edebilmeleri için standart bir belge haline gelmiş durumda. Ancak her pasaport bir değil ve bunu doğrulamak da zor değil.

Tüm dünya pasaportlarını, sahiplerinin önceden vize almadan erişebilecekleri varış noktalarının sayısına göre sıralayan Henley Pasaport Endeksi,[1] Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği'nden (IATA) alınan verilere dayanmakta. Buna göre, 2024 yılında dünyada sahip olabileceğiniz en iyi pasaportlar Japonya ve Singapur'dan sonra neredeyse tüm Avrupa Birliği, Güney Kore, İngiltere, İsviçre, Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada ve Amerika pasaportları. Bu ülkelerin vatandaşları dünyadaki 195 ülkenin en az yüzde 97'sine rahatça seyahat etme özgürlüğüne sahip. Dünyanın en kötü pasaportları ise Afganistan, Suriye, Irak, Pakistan, Yemen ve Somali pasaportları. Bu ikinci gruptaki ülke vatandaşları dünyadaki ülkelerin sadece yüzde 18'sine vizesiz seyahat edebiliyor. Düzenli yollarla seyahat etme özgürlüğü olmayınca dünyanın en büyük mülteci ve düzensiz göçmen grupları da bu menşe ülkelerden geliyor. Türkiye pasaportu ise 118 ülke ile 52. sırada

Son yirmi yılda 1. sıradan düşmüş olsa da Amerikan pasaportu 2024 yılı endeksinde altıncı sırada; bu, 189 ülkeye vizesiz seyahat anlamına geliyor. Amerikan gücünün değiştiğini, azaldığını konuşuyoruz ama ABD pasaportu dünyanın hâlâ en fazla tercih edilen pasaportu. Peki Türkiye'de Amerikan pasaportu ne anlama geliyor?

Özlem Altan - Olcay - Evren Balta

Özlem Altan - Olcay ve Evren Balta'nın ilk kez 2020'de İngilizce yayımlanan ve bugünlerde Türkçeye çevrilen çalışması, tam da bu sorunun peşine düşüyor. Kitapları, Amerikan vatandaşlığının Türkiye gibi ülkelerdeki insanların günlük yaşamını, siyasi kutuplaşmayı, sosyal hiyerarşiyi ve kültürel dinamikleri nasıl etkilediğini araştırıyor. Geniş kapsamlı bir saha çalışmasınan dayanan kitapta üç farklı gruptan katılımcılarla görüşmeler yapılmış: Birinci grup, doğum yapmak için Türkiye'den Amerika'ya giderek çocuklarına Amerikan vatandaşlığını "hediye" etmeye çalışan aileler. Genellikle daha önce Amerika'da bir süre yaşamış veya ziyaret etmiş bu ebeveynler, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinin, yaşam kalitesinin ve yerel statülerinin zamanla kötüleşeceği endişesini taşıyorlar ve Amerikan vatandaşlığı çocuklarının geleceği için oluşturdukları stratejinin önemli bir ayağı. İkinci grup, çeşitli sebeplerle Türkiye'de yaşamayı tercih eden Amerikalılar. Üçüncü grup ise Amerika'da doğmuş veya vatandaşlık almış ancak sonunda Türkiye'de yaşamaya karar veren Türkiyeliler.

Yazarların da belirttiği gibi kitabın üç amacı var: Birincisi, ABD vatandaşlığı almanın yerel siyasi kutuplaşma, sosyal hiyerarşi ve kültürel çatışmaları nasıl etkilediğini incelemek. İkincisi, ABD vatandaşlığının bireylerin ulusal kimlikleri ile ulusötesi bağları arasındaki etkileşimini vurgulamak. Üçüncüsü ise ABD sınırlarının ötesindeki Amerikan vatandaşlarının vatandaşlık kavramını nasıl yeniden düşündüğünü ele almak. Peki neden? Yazarların da savunduğu gibi, devletin gücünün eşitsiz bir şekilde artmasıyla birlikte, çeşitli bireysel taleplerin ve arzuların ulusötesi platformlarda ortaya çıkma yollarını dikkate almak önemli hale geliyor. Bu, giderek ulusötesileşen bir dünyada, ulusal vatandaşlığın öneminin azaldığı anlamına gelmiyor. Yurttaşlık, ulusötesi alanlarda eşitsizlikleri düzenlemek için hâlâ büyük bir öneme sahip. Ancak ulusal vatandaşlığın hükmü devam etse de sadece yerel devlet-yurttaş ilişkilerine odaklanmak yerine, insanların kendi vatandaşlık statülerini resmi devlet sınırlarıyla kısıtlı görmeyip, ulusal sınırları aşan ve kendi belirledikleri makro politik koşulların ötesinde nasıl hayal ettiklerini, yaşadıklarını ve stratejiler geliştirdiklerini göz önünde bulundurmak bireyin önemini göstermekte. Çünkü belki de (parası olanlar için) coğrafya kader değil

Ben kitabı iki farklı mercekten okudum, ilki daha kişisel ikincisi daha profesyonel: Uzun yıllar Amerika'ya gitmiş gelmiş ve orada yaşamış ancak iki çocuğunu da Türkiye'de doğurmuş biri olarak kitap bana öncelikle çocuklarım adına kaçırmış olduğum fırsatları hatırlattı. Kitabın sonucunda da yazdığı gibi belki de onlar da ulusötesi bir vatandaş statüsüne tabi olabilirlerdi.

Bir süredir göç, hareketlilik ve ulusötesi alanlar konularına kafa yormaya çalışan bir uzman olarak ise Altan-Olcay ve Balta'nın kitabının vatandaşlık kavramının nasıl yeniden düşünülmesi gerektiğine dair önemli ipuçları içerdiğini düşünüyorum. Kitap, sosyoloji, siyaset bilimi ve uluslararası ilişkileri sentezleyen disiplinler arası bir bakış açısı sunarken, belki de en önemli iddiası: ABD vatandaşlığının ulusötesi boyuttaki anlamları ve değerleri ile nihayetinde ABD'nin küresel gücü arasında bir bağlantı olduğunu savunması. 

Bu bağlamda, pasaport sadece yabancı ülkelere gidecek olanlara yetkili kuruluşça verilen, yabancı ülke yetkililerinin kimlik incelemesinde geçerli bir belge olmanın ötesinde kimliğin yeniden tahayyülü ve inşası sürecinde de önemli bir araç. Belki de coğrafya gerçekten kader değil ve yeni bir pasaport küreselleşmenin kodlarını çözmek için yeni bir kimlik ve parola…


[1] https://www.henleyglobal.com/passport-index

Deniz Ş. Sert kimdir?

Prof. Dr. Deniz Sert, Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyelsidir. Sert, lisans derecesini Koç Üniversitesi Uluslararası İlişkiler, yüksek lisans derecesini London School of Economics Avrupa Birliği Çalışmaları dalında yaptıktan sonra Siyaset Bilimi alanındaki doktora derecesini 2008 yılında City University of New York’tan aldı.

Doktoradan sonra Koç Üniversitesi Göç Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi, MiReKoc’ta uluslararası göç konularında farklı araştırma projelerinde çalıştı. Boğaziçi, Okan ve Koç üniversitelerinde uluslararası ilişkiler üzerine çeşitli dersler verdi.

Dr. Sert’in araştırmaları zorunlu, uluslararası, düzensiz ve ulusötesi göç, çatışma, sınır yönetimi ve sivil toplum konularına yoğunlaşmış; bu konularda birçok akademik yayını bulunmaktadır.