31 Mayıs 2024

Bir maskeleme aracı olarak "yapısal reform"

"Yapısal reform" bahsinin, Erdoğan iktidarı açısından seçime kadar olan dönemi kendileri açısından güvenli, garantili geçirmenin bir "çıpa"sı olduğuna dair alametler çoğaldı. Nereden anlıyoruz? Bu hikâyeyi anlatanlar kervanına AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala'nın da katılmasından…

AKP Genel Başkan Vekili Efkan Ala - Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek

AKP, 22 yıl önce iktidara gelirken bugün unutulmaya yüz tutmuş bir slogan kullandı: "3Y'yi biz bitireceğiz."

3Y ne miydi?

Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakların kısaltması. Kuşkusuz bir kitle partisi için, hele ki o günlerde çekici bir slogandı.

Tayyip Erdoğan'ın, mitinglerde 3Y'yi bitirme sözü verdiği o günlerde doğmuş bebekler, bugün yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklardan bunalmış gençlere dönüştü. Her dört gençten üçü, yurt dışına gitmek ve orada yaşama hayalleri kuruyor.

Peki Erdoğan'ın bu sözü verdiği tarihte, yani 2002 yılında 22 yaşında olan gençler, bugünkü kadar umutsuz, bugünkü kadar kırgın, bugünkü kadar içten yanmalı bir biçimde öfkeli ve bu kadar coşkusuz muydu?

Alacağımız yanıtın "hayır" olacağını da yaşı yeten hepimiz biliyoruz.

Eşitsizlik ve adaletsizlik, Türkiye'nin gündeminden hiçbir dönemde çıkmadı. Ancak gençlik gelecekten yana bu kadar umutsuz değildi

Bugünün gençleri liyakatsizliğin tavan yaptığı, partili şirketlere bütçe kaynaklarının akıtıldığı, iktidar partisine ve partililerine yakın olmanın her kapıyı açtığı, geleceğe dair inancı, umudu diri tutmaya yardımcı olabilecek temel kurumların erozyona uğradığı bir ülkede yaşamak istemiyor.

"Yapısal reform", 2028'e varabilme çapası

Hâl böyleyken, asgari ücretin yoksulluk sınırının altında kaldığı ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, son günlerde sanki yepyeni bir şey müjdeliyor gibi günlerde devamlı yapısal reformlardan söz ediyor.

(Yapısal reformu, AKP iktidar olmadan önce çok duyduk. Neoliberalizm sözlüğünden çıkan bir kavram olan yapısal reform, 2001 krizinden çıkış programının içini dolduran bir dizi yasal düzenlemeyi ifade ediyordu. O yasaların çoğunu da "3Y" ile suçlanan önceki koalisyon hükümeti çıkarmıştı. Uygulayan ve "meyvelerini toplayan", AKP oldu.)

* * *

Ama ne oldu? Madem yapısaldılar, madem reformdular, neden bugün Türkiye dünya yolsuzluk liginden çıkamıyor? Meselenin bu kısmından ısrarla dikkatler kaçırılıyor.

Peki Şimşek, asla gerçek bir "öykü" olamayacağı halde, yeni bir hikâye gibi anlattığı bu bahsin gençlerde hiçbir heyecan ve umut kırıntısı yaratmadığının acaba farkında mı?

Farkındaysa bu durumu ne kadar önemsiyor?

"Yapısal reform" bahsinin, Erdoğan iktidarı açısından seçime kadar olan dönemi kendileri açısından güvenli, garantili geçirmenin bir "çıpa"sı olduğuna dair alametler çoğaldı. Nereden anlıyoruz? Bu hikâyeyi anlatanlar kervanına AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala'nın da katılmasından…

Ala, gazetecilerle yaptığı sohbet toplantısında, partisinin "Ankara Kriterleri"ni baz alarak ikinci reform dalgasına hazırlandığını söylemiş. Vatandaşın refahını üst düzeye çıkarmak üzere reform çalışmaları süratle devam ediyormuş.

Türkiye'nin seçimsiz geçireceği dört yılı verimli kullanması gerektiğini söyledikten sonra "ince işçilik" yapılacak reformları şöyle listelemiş:

- malların serbest dolaşımı

- iş kurma hakkı ve serbestisi

- sermayenin serbest dolaşımı

- şirketler hukuku, mülkiyet hukuku, rekabet politikası, mali hizmetler,

- tüketicinin ve sağlığının korunması

- rekabet ve kapsayıcı dijital dönüşüm ve medya

- ekonomik ve parasal politika,

- sosyal politika ve istihdam

- işletme ve sermaye politikası,

- bilim ve araştırma, eğitim ve kültür

- Gümrük Birliğinde yapılacak iyileştirmeler

- kaynaklarda tarımda uyum, tarım ve kısal kalkınma, gıda güvenliği, bitki sağılığı, balıkçılık vb.

"Altın yıllar" geliyormuş

Ala'nın anlatımıyla, ikinci reform dalgası, altın yıllar olacakmış. Altın yıllar da üst gelir grubuna sıçramak için bir fırsat penceresi olacakmış. Adalete güveni arttıracak reformlar partinin gündemine alınmış. Ekonomide, orta gelir tuzağına düşmemek için bir sıçrama yapılacakmış.

Bitmedi: Türkiye'nin temele hak ve özgürlükleri garanti altın alan, şeffaf, katılımcı, demokratik, sivil bir Anayasa'ya ihtiyacı varmış.

* * *

Belli ki iktidar, milyonların ezildiği, yoksulluktan kırıldığı yüksek enflasyon ortamında, ipin üzerinde düşmeden 2028'e kadar yürüyebilmek için kendince bir oyun planı kuruyor.

Mehmet Şimşek isminin küresel piyasalardaki "kredibilitesi" üzerine inşa ettiği sermaye dostu ekonomik programı, AB çevreleri ile de mutabık kalarak "yapısal reform" ajandasıyla "taçlandırma"yı hedefliyor. Ala'nın listelediği reformlar, Şimşek'in sıkça telaffuz ettiği "yeşil' dönüşümler hep, Avrupa piyasalarından finansman akışını sürekli kılmaya yönelik hamleler. Çünkü AB'nin yeni büyüme yol haritasında "yeşil dönüşüm' önemli bir yer tutuyor.

İktidar, "dışarıya" yapısal reformlarla dışarıya çağdaş, şeffaf vs. bir görünüm hazırlayıp boğazımıza kadar battığımız 3Y'yi maskelerken kullanılmış kağıdın arka yüzü, elektrik ampulu vs. gibi klasik tasarruf tedbirlerini biraz daha göstermelik maddelerle genişleterek de "içeride", sabır talep ettikleri halkın tepkisini yatıştırmayı planlıyorlar.

"Ahbap şirketlerinize, patron arkadaşlarınıza, araç başına, yolcu başına, km başına dolar, Euro üzerinden verdiğiniz milyarlık garantilerden de biraz tasarruf edin. Onlardan tasarruf ederseniz bütçe zaten rahatlar" diyenlere de elbette kulak asmıyorlar.

Bu kulak asmama halini siyaset sahnesinde sergilerken de, toplumsal hafızanın zayıflığına, hesap sormaya kalkıldığında kullanılacak "zor"a, mütedeyyin telkinlerle uyutup sakinleştirmeye, kamu bankalarını kullanarak sahiplik değiştirterek inşa ettikleri büyük medya gücüne güvendikleri kesin.

"Bu listeye antidemokratik uygulamalara eskisi kadar ses çıkarmayan, çıkarsa etki doğurmayan AB'yi de mi artık eklemek gerekiyor?" sorusunu da kayıt düşmek gerekiyor.

Sonuç olarak, -22 sene sonra daha sık duyacağımız anlaşılan- "yapısal reform", ona yol açan bu iktidarın asla köklü çözüm getiremeyeceği 3Y'nin şık bir maskesidir.

Çiğdem Toker kimdir?

Çiğdem Toker, Diyarbakır'da doğdu. Denizli Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. Gazeteciliğe üniversite öğrencisiyken Anka Ajansı'nda başladı. Günaydın, Ankara Ulus gazetelerinde, Nokta dergisinde stajlar yaptı.

Anadolu Ajansı'nın sınavlarını (1988) kazanarak, adliye, Devlet Güvenlik mahkemeleri (DGM), yüksek yargı muhabiri olarak çalıştı. 1990- 1993 yıllarında haftalık Ekonomik Panorama dergisinde; sonrasında da kesintisiz 15 yıl Hürriyet Gazetesi Ankara Bürosu'nda ekonomi muhabiri olarak görev yaptı. Burada maliye, vergi, özelleştirme, enerji, rekabet politikalarını izledi. 1994 ve 2001 ekonomik krizlerini, IMF ile ilişkileri, kriz kapsamında çıkarılan kanunların TBMM'deki yasama süreçlerini haberleştirdi. Çeşitli ülkelerde Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası toplantıları muhabir olarak takip etti.

Habertürk gazetesinin ilk Ankara temsilcisi olarak gazetenin Ankara bürosunu kurdu. İstifa ederek ayrıldı. İnternet gazetesi T24'ün ilk yayınlarında OECD'nin "Futbolda Kara Para Aklama" raporunu konu alan dizi yazısıyla yer aldı. Köşe yazarı ve Ankara Temsilcisi olarak çalıştığı Akşam gazetesinden, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyma sürecinde kendi isteğiyle ayrıldı.

2013- 2018 yılları arasında Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Gazetenin sahibi konumundaki Cumhuriyet Vakfı yönetimi değiştikten sonra kendi isteğiyle ayrıldı. 2018'de katıldığı Sözcü gazetesindeki yazılarına 2022 Kasım ayında 'küçülme' gerekçesiyle son verildi. Fox TV kanalında yayımlanan "Orta Sayfa" adlı haber programında yorumcu olarak yer alıyor.

Eleştirel finans haberciliği olarak da tanımlanan yazıları hakkında kimileri astronomik, çok sayıda manevi tazminat davası açıldı. Konusu bir imar haberi olan yazısı hakkında hapis cezası istemiyle yargılandı. Kamu ihaleleri ve şirketleri konu alan çok sayıda yazısı da Sulh Ceza hâkimlikleri kararlarıyla erişime engellendi.

Kitapları

- Adım da Benimle Beraber Büyüdü- Abdüllatif Şener, Doğan Kitap, 2008

- "Türkiye'de Sağlıkta Kamu Özel Ortaklığı - Şehir Hastaneleri" kitabına makale katkısı, İletişim Yayınları, 2018

- Kamu İhalelerinde Olağan İşler - Tekin Yayınevi, 2019

Ödülleri

- İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi "En Başarılı İktisat Muhabiri Ödülü" (1995)

- Sabah Gazetesi "Muammer Yaşar Bostancı Haber Yarışması Büyük Ödülü" (1997)

- Türkiye Ziraat Odaları Birliği "Basında Tarım Ödülü" (2000)

- Milliyet Gazetesi "Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Ödülü" – "Taksiyarhis'in Zehra Teyzesi" başlıklı röportaj (2001)

- Türkiye Gazeteciler Cemiyeti- TGC "Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü" |"Evcil'in Dönüşü" dosyası – (2005)

- European Press Prize "The Mystery of the Secret Funds" – "Yorumcu Ödülü"nde kısa liste (2015)

- Halkevleri "Basın Ödülü" (2016)

- Uluslararası Şeffaflık Derneği Ödülü (2016)

- İstanbul Tabip Odası "Basında Sağlık Ödülü" (2016, 2018 ve 2019)

- TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi "Emre Madran Koruma Ödülü" (2017 ve 2019)

- Eskişehir - Bilecik Tabip Odası "Halk Sağlığı Ödülü" (2017)

- ÇGD "Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Ödülü" (2017)

- ÇGD Bursa Şubesi "Meslekte Dayanışma Ödülü" (2018)

- Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü "Uluslararası Cesaret Ödülü - Kısa liste" (2018)

- Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü – "Kamu İhalelerinde 21/b Usulü" dosyası- (2018)

- Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği "Önder Kadınlar Ödülü" (2019)

- Rekabet Derneği "Adil Rekabete Katkı Ödülü" (2019)

- TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası "Hasan Balıkçı Onur Ödülü" (2020)

- Halkevleri Dayanışma Ödülü (2020)

- Ankara Tabip Odası – "Şehir hastanelerinin ekonomi politiğini tüm gerçekliğiyle ortaya koyarak kamuya ve sağlık çalışanlarına etkilerini görünür kılan haberleri" nedeniyle (2021)

- TMMOB Şehir Plancıları Odası - Kent Planlama Basın Ödülü (2021)

- İzmir Gazeteciler Cemiyeti "Hasan Tahsin Basın Özgürlüğü Ödülü" (2021)

- SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği "Yılın Kadınları" Ödülü (2021)

- Alanya Gazeteciler Cemiyeti - Ulusal Basında Yılın Gazetecisi Ödülü (2021)

 

Yazarın Diğer Yazıları

Rüşvet tescilliyken Gri Liste'den çıkmak

Kara paranın aklanması ile yabancı rüşvet arasındaki hukuksal bağ somut ve ortada. Türkiye'nin, gerek resmi kurumları, gerekse özel sektör kuruluşları da içine alacak şekilde bu konudaki yetersizliği Rapor boyunca bir çok yerde dile getiriliyor. Böyle bir durumda "gri liste"den çıkabilmek için kripto varlıklara ilişkin yasal düzenlemenin nasıl yeterli olacağı ise fazlasıyla izaha muhtaçtır

Rüşvet suçu kara paranın öncülü değil miydi?

OECD Rüşvetle Mücadele Çalışma Grubu'nun hazırladığı raporda, Türkiye'de basın üzerinde sansür olduğu belirtilerek, çok sayıda haberin erişime engellendiği verilerle yer alıyor. Basın özgürlüğünün olmayışının özellikle yolsuzluk haberlerinin ortaya çıkması konusunda derin bir kaygı yarattığının altı çiziliyor

Tasarruf paketi umursanmadı

Tasarruf paketinin Erdoğan imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanmasının dahi iktidar bürokrasisinin harcama alışkanlıklarında etkisi olmamış anlaşılan