22 Ekim 2024 07:07
İstanbul'da, 112 Acil Çağrı Merkezi'nde çalışan kişilerle ortak hareket ederek, bebek acil hastalarını önceden anlaştıkları özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk edip ölümlerine neden oldukları ve haksız kazanç elde ettikleri gerekçesiyle haklarında iddianame hazırlanan 22'si tutuklu 47 şüpheliye ilişkin tape kayıtlarında, diploması askıda olan bir doktorun obezite ameliyatı yaptığı hastanın hayatını kaybetmesi yer aldı.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 1399 sayfalık iddianamede, suça konu 197 eylem sıralanırken, eylemlere ilişkin şüpheliler arasında gerçekleşen telefon görüşmeleri de yer aldı.
Tape kayıtlarına göre, bebeklerin ölümlerine ilişkin konuşmaların yanı sıra tüp mide ameliyatları yapan Dr. E.V'nin, soruşturmada adı geçen ve ruhsatı iptal edilen Bağcılar Özel Şafak Hastanesi'nde 18 Aralık 2023'te ameliyat ettiği S.A'nın hayatını kaybettiği anlaşıldı.
Şüpheli Murat Mantuş'un bazı görüşmelerinde olaya ilişkin şu konuşmalar yer aldı:
"E.O: Abi dün ölmüş mide ameliyatında birisi dün öğleden sonra. İki gün önce ameliyat olmuş. E.V. Bey yapmış.
Şüpheli Murat Mantuş: Eee yani?
E.O: Abi iki gün önce ameliyat yapmış sabah taburcu etmişler hastayı hastaneden. Hasta eve gittikten sonra E.V. Bey'i aramış işte hani bulantısı var kusması var falan diye. E.V. de çok şey yapmamış telefonda hani bunlar normal olabilecek şeyler falan filan demiş. Ondan sonra tekrar aramışlar demişler ki hani bu çok kötü işte biz hastaneye getiriyoruz hastaneye gel filan diye. Getirdiklerinde zaten tam kendinde değilmiş. İşte müdahaleye başlamışlar, bilgi vermiş şimdi müdahale ediyoruz diye, bir saat sonra da başınız sağ olsun diye bilgi vermişler."
Şüpheli Murat Mantuş: E.V. başkasının üzerine yapıyor hastane buna müsaade ediyor.
E.O: İşte orada büyük sıkıntı. E.V. beyin diploması askıdaymış herhalde abi.
Şüpheli Murat Mantuş: Evet askıda yapması yasak.
E.O: İşte o yüzden bayağı bir olay problem çıkacağa benziyormuş."
İddianamede, şüpheli şahıslar arasında geçen görüşmelerde, Bağcılar Özel Şafak Hastanesi'nde işletme müdür yardımcısı olarak çalışan M.K'nin aynı hastanede genel cerrahi uzmanı olan A.F.Y'ye, E.V. isimli doktorun hastaneye bir hasta getireceğini söylediği anlatılarak, E.V'nin A.F.Y'ye ameliyata katılması halinde vaka başına bin lira vereceğini ancak A.F.Y'nin ameliyata girmeyi kabul etmediği ifade edildi.
İddianamede, M.K'nin "Tamam vaka yaparız sorun değil de girer misin yani zaten senin kaşeni kullanıyor." diyerek E.V'nin hastanede yaptığı ameliyatlarda usulsüz bir şekilde farklı doktorun kaşesini kullandığını söylediği belirtilerek, E.V'nin amacının, hastalarda ileride bir sorun yaşanması halinde ameliyatlara kendisinin hiç katılmadığı, alanında uzman genel cerrahların bu işlemi gerçekleştirdiği beyanında bulunarak bu konudan sıyrılmak olduğu kaydedildi.
Konuşmalarda, diploması askıda olan E.V'nin başka bir doktorun üzerinden obezite ameliyatları yaptığı ifade edilirken, hastanenin işletme müdür yardımcısı M.K, mesul müdürü S.Y. ve O.G. arasında geçen görüşmelerde, S.A'nın ameliyatını "R. hoca" olarak bahsettikleri doktorun kendisinin yapmış gibi göstermesini, E.V'nin gözlemci olduğunu söylemesini isteyecekleri yer aldı.
İddianamede, ameliyatın ardından hasta S.A'nın hayatını kaybetmesine ilişkin düzenlenen şüpheli ölüm evrakının Yüzyıl Polis Merkezine iletildiği anlatılarak, hastaneden ölümün yaşandığı güne ait kamera görüntülerinin talep edildiği, ancak M.K'nin "kamera görüntüsü yok" şeklinde cevap verdiği kaydedildi. Doktorun ameliyatlarına, hastaneye para ödediği için göz yumuldu.
Hastanedeki kamera görüntülerinin soruşturmadan gizlenmeye çalışıldığı değerlendirilen iddianamede, makas kullanma yetkisi dahi olmayan E.V'ye, ameliyatlarda hastaneye para ödemesi sebebiyle bilerek ve isteyerek göz yumulduğu, obezite ameliyatı için gelen hastaların canlarının tehlikeye atılmasının hiç önemsenmediği vurgulandı.
Doktor E.V'nin hastanede yaptığı obezite ameliyatlarına ilişkin kayıtlarda, sorumlu hekim olarak "Şaban" ismindeki doktorun imzasının bulunduğu, E.V'nin ameliyatlara katılmamış gibi gösterildiği aktarılan iddianamede, "E.V. isimli şahsın HTS incelemeleri sonucunda S.A. isimli eks şahsın mide ameliyatı olduğu tarih ve bu tarihten önceki ve sonraki günlerde de Bağcılar Şafak Hastanesinin bir çalışanı olmadığı halde bahse konu hastane civarında baz verdiği tespit edilmiştir." ifadelerine yer verildi.
Savcılıkça hazırlanan iddianamede, E.V'nin ifadesi de yer aldı.
Meslekte 26'ncı yılı olduğunu söyleyen E.V, 2015'te yaptığı obezite cerrahisi nedeniyle Sağlık Bakanlığı tarafından 2019'da geçici süreyle kendisine meslekten men cezası verildiğini, aradan bir müddet zaman geçtikten sonra pandemi nedeniyle yine Sağlık Bakanlığı tarafından bu cezanın kaldırıldığını, Eylül 2023'te 2015'teki vaka dosyası nedeniyle men kararının tarafına tebliğ edildiğini iddia etti.
Bu süre zarfında aktif olarak çalışmayı bıraktığını öne süren E.V., 26 yıllık birikimi olduğu için obezite nedeniyle referanslı olarak arayan hastaları, cerrahisine güvendiği operatör Dr. Ş.C'ye yönlendirdiğini ve bizzat hastalarla aktif olarak ilgilendiğini belirtti.
Meslekten meninin devam ettiği için aktif olarak ameliyatlara katılmadığını, sadece izleyici durumunda olduğunu ifade eden E.V., "Bu eylülde meslekten men cezam bittikten sonra, 26 yıldır yapmış olduğum genel cerrahi mesleğine tekrar dönerek icra edeceğimden hasta popülasyonunu kaybetmemek için aktif olarak hastaların sorunlarıyla ilgilenmeye ve onları ameliyatın yapılması için güvendiği cerrahi branşlara refere etmeye devam ettim. S.A'nın tüp mide ameliyatını ben yapmadım. Konuyla ilgili yapılan şikayetler doğrultusunda soruşturma devam ediyor." beyanında bulundu.
Ne olmuştu?İstanbul'da gerek olmadığı halde özel hastanedeki yoğun bakım ünitesine yatırılan 12 bebeğin ihmalden öldüğü iddiasına ilişkin olarak Büyükçekmece Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatılmış, soruşturmayı yürüten savcı Y.E. ise makamında tehdit edilmişti. Olayın ortaya çıkması kamuoyunda infial yaratırken, 22'si tutuklu, 47 şüpheli hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından iddianame hazırlandı. İddianamede neler var?İddianamede şüpheliler için "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 589 yıl 9 aya kadar hapis cezası istendi. İddianamede, ölen 10 bebeğin "maktul", 5 kişinin "müşteki", Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstanbul İl Müdürlüğünün "suçtan zarar gören", 19 hastane ve sağlık şirketi "malen sorumlu", 47 kişi de "şüpheli" olarak yer aldı. TIKLAYIN - 'Yeni doğan çetesi' soruşturmasında iddianame: Doktorun 266 yıl hapsi istendi Doktor Fırat Sarı'nın lideri olduğu iddia edilen suç örgütünün sevk ve idaresini Doktor İlker Gönen ile 112 Acil Çağrı Merkezi ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir'in yaptığı belirtilen iddianamede, suç örgütünün esas amacının işletmesini devir aldıkları yenidoğan yoğun bakım ünitelerinin 112 sevk sistemini bertaraf ederek doluluğunu sağlamak, hastaların basamaklarıyla oynama yaparak SGK'den üst sınırdan ödeme almak olduğu aktarıldı. Sağlık Bakanlığı Müfettişliğince hazırlanan uzman görüşü raporunda, yenidoğan ünitelerindeki 10 bebeğin hayatını kaybetmesine neden olan tıbbı eksikliklere yer verildi. Buna göre, fezlekede maktul olarak yer alan bebek A.K'nin ölümüne ilişkin değerlendirmede, solunum sıkıntısı artan bebeğe devre olmadığı için entübasyonun gecikerek yapıldığı belirtildi. Tekrarlayan resusitasyonlar (solunumu veya kan dolaşımı durmuş bir kişiye dışarıdan yapılan destekleyici müdahale) ile hastanın ertesi güne kadar yaşatıldığı belirtilen raporda, o sırada hastanede bulunması gereken Dr. D.E'nin görevinin başında olmadığı ifade edildi. 6 aylık bebek, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakıma sevk edildiRaporda, ayrıca hasta yönetiminin hemşireye bırakıldığı da kaydedilerek, bebeğin ölümünden Dr. D.E, ile Dr. İ.G. ve hastane yönetiminin sorumlu olduğu belirtildi. Bebek M.N.O'nun ölümüne ilişkin değerlendirmede de 6 aylık bebeğin çocuk yoğun bakımı yerine, doktoru olmayan yenidoğan yoğun bakımına sevk edildiği, burada da doktorun haberi olmadan hemşirenin müdahalede bulunduğu anlatıldı. Bebek H.K. ile ilgili tespitte ise, hastaya kalp masajı yapıldığı esnada Dr. D.E'nin orada olmaması nedeniyle Dr. İ.G. tarafından olayın örtbas edilmesi için ölüm saati değiştirilerek, epikriz yazdırıldığı aktarıldı. Sevk edilmeyen bebek hayatını kaybettiRaporda, bebek Ö.H'ye kalp masajını hemşirelerin yaptığı belirtilerek, bu esnada kullanılan en önemli ilacın adrenalin olduğu, ancak Dr. İ.G'nin hemşirelere "adrenalini kapat" talimatını vererek, yanlış yönlendirme yaptığı vurgulandı. Raporda ayrıca, bebek M.S'nin, yenidoğan temel bakımının gereklerinin yerine getirilmemesi, ameliyat edilebileceği bir merkeze sevk edilmemesi ve hastayı hayatta tutan "prostavazin" isimli ilaç tedavisinin kesilmesiyle ihmallere bağlı olarak hayatını kaybettiği kaydedildi. Fezlekede maktul olarak yer alan diğer bebeklere ilişkin değerlendirmede de ihmallere yer verildi. Dehşete düşüren telefon kayıtlarıİddianamede, şüpheliler arasında geçen telefon konuşmalarına da yer verildi. Şüpheli doktor Fırat Sarı ve özel hastanede çalışan acil tıp teknisyeni şüpheli Hakan Doğukan Taşçı arasında hasta sevkleri ve denetim hakkında yapılan görüşmede, Taşçı'nın Sarı'ya "Erişkin yoğun bakıma denetime gelinmesi halinde, ruhsatın ve kuvözlerin değişmesi gerektiğini, panelin fazla olduğunu, monitörün bulunmadığını, yoğun bakım içerisinde bir çok eksiklik ve usulsüz işlemin olduğunu" söylediği iddianamede yer aldı. Yenidoğan çetesinde yer alan doktor ve hemşirelerin ismi ortaya çıktı Reyap Hastanesindeki bebek hastaların takibini yürüten şüpheli hemşire Mehtap Sayar'ın şüpheli Hasan Basri Gök'le yaptığı telefon konuşmasında bebek hastanın tedavisinin uygun olmayan koşullarda gerçekleştirildiği anlatılan iddianamede, konuşma içeriğinde şüpheli Gök'ün "Mehtap çocuğu öldür elli satürasyonlu çocuk mu olur" dediği, Sayar'ın ise "Öldüreceğim de öldürsem de bir dert biliyorsun yani" dediği aktarıldı. İddianamede, tedavi yöntemlerinin usulüne uygun değil örgüt faaliyetine hizmet edecek şekilde yapıldığı değerlendirildi. Şüpheli doktor Şeyhmus Çelik'in hastanede olması gerekirken gitmediği, denetim olması ihtimaline karşı özellikle sabah hastanede bulunması gerektiğinin söylendiği anlatılan iddianamede, şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir'in şehir hastanesinden kabulünü yaptığı bebeği, maddi menfaat karşılığında anlaşmış olduğu Fırat Sarı'nın hastanelerine yönlendirdiği kaydedildi. Aileler anlattıHazırlanan iddianamede bebeklerini kaybeden ailelerin ifadeleri de yer aldı. H.H., eşinin hamilelik sürecinde başka bir hastaneye gittiğini ancak doğum aniden başladığında doktorlarının bel fıtığı sorunu yaşadığı için başka bir hastaneye gittiklerini söyledi. Gittikleri hastanede yenidoğan yoğun bakımı servisinde yer olmadığı cevabını alan Hakan H., “112’ye bildireceklerini ve müsait hastane bakacaklarını söylediler. Yaklaşık yarım saat sonra Bağcılar’daki özel bir hastaneden bizi kabul ettiklerini söylediler” dedi. Soruşturmaya konu olan hastanenin özel ambulansının gelerek kendilerini aldığını söyleyen H.H., “Hastaneye vardığımızda bizimle ilgilenen bir doktor yoktu. Sadece ebe vardı. Sabaha B.Y. İsimli doktor eşimi muayene etti ve sezaryen doğum gerektiğini söyledi. Hamileliğin henüz 25. haftası olduğu için bebeğin daha gelişimini tamamlamadığı bu yüzden anne karnından bir iğne yapacaklarını söylediler” ifadelerini kullandı. "Bebeğimizi kaybettik"Doktorun iğneyi yaptıktan sonra da 1 gün beklemek gerektiğini söyleyen H.H., “Ertesi gün eşimi doğuma aldılar. Ameliyat sonrası eşimin de çocuğumun da şu anlık durumlarının iyi olduğunu, bebeği yenidoğan yoğun bakım ünitesine alacaklarını söylediler. İki gün sonra eşimi eve bıraktığım sırada hastaneden aradılar. Doktor beyin benimle görüşmek istediğini söylediler. Yoldayken hastaneden bir daha aradılar. Doktor olduğunu söyleyen biri bebeğimin ölüm haberini verdi. Hastaneye vardığımızda da bebeğimin morgda olduğunu söylediler” dedi. "Yenidoğan çetesi" nasıl deşifre edildi?İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünün özel hastanelerin denetiminden sorumlu bir doktorun (T.E.) Ocak 2023'te Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi'ne (CİMER) yaptığı başvuru ile olay fark edildi. Doktor T.E., bazı özel hastanelerde doldurulması gereken yenidoğan yoğun bakım üniteleri defterlerinin boş bırakılması üzerine olayın üzerine gitti. İddianamede yer aldığı şekliyle doktor, "Ayrıca bebeklerin dosya üzerinde gösterilen sağlık durumları ile fiili sağlık durumlarının uyuşmadığını örneğin entübe olarak kayıtlı gösterilen bebeğin gayet sağlıklı ve nefes alabilir durumda olduğunu gördük. Durumu hastane yetkililerine sorduğumuzda az önce düzeldi gibi cevaplar aldık" dedi. Ne kadar ceza isteniyor?İddianamede, şüpheliler Fırat Sarı ve İlker Gönen'in 10 kez "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "nitelikli dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve 11 kez uygulanmak üzere "resmi belgede sahtecilik" suçlarından toplamda 177 yıl 6 aydan 582 yıl 9'ar aya kadar hapisle cezalandırılmaları talep edildi. Şüpheli Gıyasettin Mert Özdemir hakkında ise "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi", "kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi", "kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık", "suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "resmi belgede sahtecilik" suçlarından 180 yıldan 589 yıl 9 aya kadar hapis istendi. Diğer şüpheliler hakkında da benzer suçlardan hapis cezaları öngörülen iddianamede, ayrıca, malen sorumlu olarak belirtilen hastaneler ve hastanelerin bağlı olduğu şirketler lehine "dolandırıcılık" suçu işlenerek maddi menfaat temin edildiğinden, tüzel kişilere özgü güvenlik tedbiri uygulanması, hastanelerin ve şirketlerin kapatılıp mal varlıklarına el konulmasına karar verilmesi talep edildi. İddianame, gönderildiği Bakırköy 22. Ağır Ceza Mahkemesince değerlendiriliyor. Savcı tehdit edilmiştiBüyükçekmece Cumhuriyet Savcısı Y.E'nin, bu soruşturmayı yürüttüğü sırada, bazı şüphelilerin tahliyelerini gerçekleştirmezse suikast yapılacağı ve ailesine zarar verileceği yönünde tehdit edilmesine ilişkin yürütülen ayrı soruşturmada da 12 kişi jandarma ekiplerince gözaltına alınmıştı. 4 kişi serbest bırakılırken, adliyeye sevk edilen 8 şüpheliden 5'i tutuklanmış, 3'ü hakkında da adli kontrol kararı verilmişti.
|
Ahmet Ümit: Artık ciğerim yanıyor, ‘Yırtıcı Kuşlar Zamanı’nı yazmak zorundaydım!
|
© Tüm hakları saklıdır.