İyi Parti Kurucu Genel Başkanı Meral Akşener'in danışmanı da olan Yeniçağ yazarı Murat İde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ustalık döneminde 'duble' kandırıldığını söyledi. "Ne yapacağız peki?" diye soran İde, "Çıraklık' döneminde kandırılan 'kalfalık' döneminde de kandırılan Cumhurbaşkanı'nın, evliya olmasını mı bekleyelim, rahat nefes almak için?" tepkisini gösterdi.
İde'nin "Putin de mi kandırdı ne?" başlığıyla (20 Şubat 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Orta Doğu oyununun aktörü bol.. Dolayısıyla atılan her adımın ince hesaplanması, bir adım sonrasına göre a, b, c planlarınızın köşede durması gerekiyor..
Geçenlerde yazmıştım, 1200'lü yıllarda, şekil olarak olmasa da özü bakımından, bir Türk beyi Balak Gazi yürüyor Münbiç'e.. 800 yıl sonra işte yine ihtimal dahilinde Münbiç'e yürümek..
Bu coğrafyada bin yıldır oynanan oyunların, zamanı değişiyor, aktörleri değişiyor, şartları değişiyor ama oyunun kendi değişmiyor..
***
Atacağınız her adımı ince hesaplarla, bir sonraki hamleyi hazırda bekleterek atmanız gerekiyor.. Zira, oyunun aktörleri bu konuda çok hazırlıklı.. Hazırlıklı ki bin yıldır devam edebiliyor oyun..
Tabii bu konuda doğru duruşun ilk ve vazgeçilmez gereği, bir 'Devlet' hafızasına, aklına sahip olmak.. Çünkü bu, size hem tecrübelerin birikiminden faydalanma imkânı verir hem de devletinizin, dolayısıyla varlığınızın bekası için adım attığınız için, uluslararası alanda da meşruiyet sağlar..
Ancak, Orta Doğu'daki adımlarınızı, "Şu abiye uyuz oldum" dip duygusuyla atmaya kalkarsanız, hata üstüne hata yapmanız kaçınılmaz..
De ki tarih bilgim yok, bu gerçeği, daha çok yakın bir geçmişte yaşadığımız 'Stratejik Derinlik' gibi süslü bir lafla tariflenen çukurdan biliyorum..
"Türkiye'nin 'Beka' sorunu, Suriye'de bir güvenli bölgeyi gerekli kılıyor" denildiğinde;
"Esat kardeşimle, fındık kabuğunu doldurmayacak sebeplerden az daha savaşa giriyorlardı" diyen bir irade yönetiyor ülkeyi.. Hem ülkeyi hem de Orta Doğu krizinde Türkiye'nin pozisyonunu..
O irade, komşu ülke diye bile bakmıyor, sanırsın alt komşusu muamelesiyle yaklaşıyordu krizin bir aktörüne..
Sonucu hep birlikte yaşıyoruz.. Bak bir günde nasıl da değişiyor herşey.. Hakkımızdır Afrin'e gitmek.. Operasyon tüm hızıyla sürerken, ABD ile yapılan "Özel" görüşme sonrası, tablo bir anda değişti.. Çünkü, az önce dediğim gibi, bizim var mı yok mu bilmem ama, elin oğlunun, a, b, c planlarını hep ceplerinde..
Yeri gelmişken, aile şirketinin işi görülüyormuş gibi, özel görüşme nedir Allah aşkına?
Devlet hafızasından bir şeyler kaçırmanın gerekçesi nedir?
***
Bugüne kadar bizimle mutabık görünen Rusya, bu görüşmenin ardından hemen tavır değiştirdi.. Bir nevi parmak salladı.. Rusya'nın ne ilgisi var demeyin, Esad yönetimi Rusya'nın izni olmadan 'Afrin'e giriyorum' diye açıklama yapmaz.. Hadi o yapsa, PYD o Afrin'den, elini kolunu sallayarak çıkmaz..
Esad girecek mi, PYD çıkacak mı, yazının yazıldığı saat itibarıyla bilmiyoruz.. Ama bildiğimiz şu, ABD'ye arkamızı dönerek, Eeeey Trump diyerek müttefik olduğumuz Rusya, bu hamle ile bize parmak sallıyor..
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 'Bizi kimse durduramaz' diyerek bir çıkış yaptı.. Sonucu hep birlikte göreceğiz..
Ama yazın şuraya, bu iş, 'Putin beni kandırdı'ya gidiyor..
Bi tek 'dosta' kanmıyor!
Yine ve yeni bir 'Kandırıldım' itirafı.. Gerçi daha önce de söylenmişti ama bu kez çok daha açık ifade etti;
-Obama beni kandırdı..
Dikkat buyrun, senaryo hep 'Kandıran kötü adamlar' üzerine..
'Yahu biz devlet yönetiyoruz, sen kimsin?' ustalığı bedava.. Ama devlet yöneten birinin 'kandırılabiliyor' olması, o işi bırakıp gitmesi için yeter koşulken, hiç umurlarında değil..
Hep 'kandırdı' üzerine kurulu senaryo.. 'Hep kanıyor olduğu' gerçeği böyle perdeleniyor..
Bir kötü adam ya da kötü kadın çıkıyor hep.. Yoksa bizimki bildiğin pırlanta..
Bir büyüğümün sıkça kullandığı bir söz var;
-Bizim oğlan mazbut, lakin muhit puşt..
Fotoğraf hep böyle servis ediliyor..
***
"Obama beni kandırdı" şeklinde, hadise üç kelimeye sığdırılıyor ama zamana vurduk mu ne yapıyor? Sekiz yıl..
Neler sığmıyor ki onun içine;
-Açılım Süreci
-Habur rezaleti
-Balyoz ve Ergenekon kumpasları
-Obama'nın has adamıyla 'megri megri'ler, saz çalıp türkü söylemeler..
-Suriye ve Esad maceraları
-Suudilere şeref madalyası vermeler..
Say say bitmez.. Bakıyorsun, üç kelimeyle özetlenip, sıradanlaştırılıyor ama söz konusu olan Türkiye'nin kaderine etki eden bir sekiz yıl.. Sekiz yılda 80 kere aldatılmak, aldanmak..
Dikkat buyrun, saydığım olaylar da, Obama yönetiminin, AKP'yi onayladığı olaylar, adımlar..
***
Söyledin mi olay oluyor.. Köye cami yaptırsa, "Müteahhit beni kandırdı" diyecek ve kubbe çökecek diye tedirgin oluyor insan..
Ne yapacağız peki? "Çıraklık" döneminde kandırılan.. "Kalfalık" döneminde kandırılan.. Hatta "Ustalık" döneminde de duble kandırılan Cumhurbaşkanı'nın, evliya olmasını mı bekleyelim, rahat nefes almak için?
***
Olan oldu deyip geçeceğim ama, kandırılan kişi, kanıp yanlış işler yapmış demektir.. Bunca yıl kandırılıp da, adı geçen yıllarda her şeyin en iyisini yaptığına inanmak, iddia etmek nasıl bir ruh halidir, ben burasıyla ilgiliyim..
Meğer aktör Erdoğan'mış...
Deniz Yücel serbest bırakıldığından beri tek kelime etmedi Cumhurbaşkanı..
Kendi ifadesiyle "Bir ajan, bir terörist" tahliye edildi diye bozulmuş olabilir..
Neticede, yargı bağımsız olduğu için (!) müdahale de edemedi, sonuçtan rahatsız olmuş olabilir..
***
Ne çok isterdim, yazının iskeletinin böyle devam etmesini..
Ama meğer mevzu bizim bildiğimizden de başkaymış..
Alman Bakanla, hem Roma'da hem de İstanbul'da görüşen Cumhurbaşkanı'ymış..
Sonra Başbakan gitti Almanya'ya ve Merkel görüşmesi sonrası ettiği sözlerle, işin aktörü Binali Yıldırım oldu..
Oysa, öncesi varmış.. Sessiz sedasız süreci Erdoğan götürmüş ve noktayı koymuş bile..
Başbakan, yarın bir gün yine başka şeyler söyleyebileceği için, Erdoğan'ı perdelemek için girmiş mevzuya.. Yani bir nevi yardımcı oyuncu..
***
Çıkıp söyleyin bari; karşılığında ne aldınız ne verdiniz? Ülkemin kaybolan itibarından gayrı..