Politika

Soyadı düzenlemesini de içeren '9. Yargı Paketi' komisyonda

"Günümüzde demokratik rejimlerin tamamlayıcı unsurlarından biri olan 'Anayasaların Üstünlüğü' ilkesi, kanunların anayasa uygunluğunun denetimini gerekli kılmaktadır"

11 Temmuz 2024 14:13

Güncelleme: 12 Temmuz 2024 01:53

TBMM Adalet Komisyonu'nda, kadınların evlenince kocasının soyadını alacağına ilişkin düzenlemeyi de içeren '9. Yargı Paketi' üzerindeki görüşmeler başladı. Teklifin imza sahibi AKP Denizli Milletvekili Cahit Özkan, "Kullanılacak soyadı nedeniyle aile bütünlüğünün zarar görmemesi ve çocukların olumsuz etkilenmemesi amacıyla kadınların evlenince eşlerinin soyadını alacağı ve isterlerse önceki soyadlarını da kullanabilecekleri düzenlememizde yer almaktadır" dedi. Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan, görüşmelerde, “Meclis’in Türkiye'de bu mücadeleyi veren kadınlara 'Hayır Anayasa Mahkemesi’nin kararına rağmen biz sizin soyadı hakkınızı tanımıyoruz, gidin her biriniz yıllarca sürecek hukuki mücadelelerle bu hakları edinin' demeyeceğine inanmak istiyorum. Kadının soyadı konusundaki düzenlemenin teklif metninden çıkarılması gerektiğine inanıyoruz” diye konuştu.

CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Süleyman Bülbül de, "AYM kararlarını hiçe sayan, Anayasa’nın lafzına ve ruhuna açık bir biçimde aykırı olan bu yasa teklifinin İç Tüzük’ün 38. Maddesi gereğince maddelerin müzakerelerine geçilmeksizin geri çekilmesini CHP adına talep ediyoruz” ifadelerini kullandı. 

TBMM Adalet Komisyonu, kamuoyunda '9. Yargı Paketi' olarak bilinen, 'Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifini' görüşmek üzere AKP İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel başkanlığında toplandı.

Teklifin ilk imza sahibi AKP Denizli Milletvekili Cahit Özkan, 9. Yargı Paketi'nin ideal hukuk arayışının bir devamı olduğunu belirterek şunları söyledi:

Temel hak ve özgürlüklerin daha etkin korunması, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığın geliştirilmesi, hukuki güvenliğin güçlendirilmesi, adalete erişimin kolaylaştırılması, makul sürede yargılanma hakkının gözetilmesi, yargıya güvenin arttırılması ve insan odaklı hizmet anlayışının geliştirilmesi günümüzün ana ilke ve değerleri olarak yargı camiasında ve uluslararası aranda genel kabul görmektedir. Ülkemizde 2002 yılından günümüze kadar aralıksız bir şekilde süregelen reform iradesi, bu ilke ve değerlerin geliştirilmesinin somut bir tezahürüdür." 

"AYM'nin iptal kararları doğrultusunda düzenlemeler yapıldı"

Özkan, teklif ile Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) iptal kararları doğrultusunda önemli düzenlemeler yaptıklarını söyleyerek şöyle devam etti:

Tabii iptale konu düzenlemeler cumhuriyetimizin erken dönemlerinden itibaren yürürlüğe girmiş, yaklaşık 100 yıl yürürlükte kalmış bazı kanun maddelerini, yine son 22 yılda hayata geçirdiğimiz anayasal reformlarla, AYM'nin değerlendirmesinden geçmiş ve iptal ile karşılaşmışız. Yani 100 yıl aynı düzenlemelerle gelen hukuk düzenimiz, 2023 yılında verilen iptal kararlarıyla cumhuriyet döneminde yer alan bazı kanunların anayasal denetimi çerçevesinde de bu paket hazırlanmıştır.

"AYM'ler siyasal organların tercih alanlarına müdahale ettiğinde meşruiyetleri sorgulanır"

Günümüzde demokratik rejimlerin tamamlayıcı unsurlarından biri olan 'Anayasaların Üstünlüğü' ilkesi, kanunların anayasa uygunluğunun denetimini gerekli kılmaktadır. Bu denetim dünyada pek çok ülkenin yargısal organları tarafından gerçekleştirilmektedir. Anayasa yargısının gerektiği konusunda fikir birliği bulunmakla beraber Anayasa Mahkemeleri özellikle siyasal organların tercih ve takdir alanlarına müdahale ettiğinde, kararlar verdikçe meşruiyetleri de sadece ülkemiz açısından değil, bütün dünya ülkeleri açısından tartışılmakta, yargısal aktivizm tartışmaları alanında sorgulanmaktadır."

"Aile bütünlüğünün zarar görmemesi amaçlanıyor"

Özkan, güçlü bir toplum olmanın yolunun sadece maddi imkanlardan değil her şeyden önce güçlü bir aile yapısına sahip olmaktan geçtiğine işaret ederek şunları söyledi:

"Aile kurumuna bakarken anne, baba ve çocuklardan oluşan bir yapıdan ziyade çok daha geniş multidisipliner bir perspektiften meseleye yaklaşmamız gerekmedir. Meseleyi basitleştirmek ve sıradanlaştırmak yerine aile kurumunun toplum hayatımızdaki yerini doğru ve isabetli bir şekilde tayin etmemiz lazım. Milletimizin alamet-i farikası olan güçlü aile yapımınızı zayıflatacak her türlü girişim karşısında teyakkuz halinde olmalıyız.

Her şeyden önce soy bağının sıhhatinin ve aile birliğinin sağlanması amacıyla, evlenen kadının soyadına ilişkin düzenleme yapılmaktadır. Kullanılacak soyadı nedeniyle aile bütünlüğünün zarar görmemesi ve çocukların olumsuz etkilenmemesi amacıyla kadınların evlenince eşlerinin soyadını alacağı ve isterlerse önceki soyadlarını da kullanabilecekleri düzenlememizde yer almaktadır. Baba ile çocuk arasındaki soy bağının reddi için dava açma imkanı verilmektedir. Ailenin, huzur ve refahının kurulması amacıyla baba olduğunu iddia eden 3'üncü kişilerin soy bağının reddi davasını açabilmesi belirli kurallarla öngörülüyor. Evlat edinenlerin, evlatlığın ana ve baba adı olarak yazılabilmesine imkan tanınmaktadır."

Hakaret suçunda azami şikayet süresi 2 yıl

Kanun teklifiyle hakaret suçu ile ilgili düzenlemelerin yapıldığı belirten Özkan, şu ifadeleri kullandı:

"Şikayete tabi hakaret suçu bakımından azami şikayet süresi öngörüyoruz. Düzenleme ile soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı olan hakaret suçu bakımından, şikayet süresinin her ne suretle olursa olsun fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren 2 yılı geçemeyeceği öngörülmektedir. Böylelikle özellikle yeni gelişen teknolojiler, dijital mecralar, sosyal medya uygulamaları üzerinden uzun yıllar önce yapılan bazı paylaşımlar nedeniyle vatandaşlarımızın üzerinde sonradan baskı ve tehdit oluşturulmasının da önüne geçilmek istenmektedir.

Hakaret suçundan gelir elde edilmesi 

Sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen hakaret suçunu uzlaştırma kapsamından çıkartarak ön ödeme kapsamına alıyoruz. Sesli, yazılı ve görüntülü bir iletiyle işlenen hakaret suçunu, ön ödeme kapsamına almak suretiyle bu suçla daha etkin mücadele edilmesi amaçlanmaktadır. Bazı kişilerin özellikle toplumun hassasiyet duyduğu alanlara yönelik kasıtlı paylaşımlar yapmak suretiyle sosyal medyanın gücünü kötüye kullanmak ve bu suretle gelir elde etmek anlayışına sahip olduğunu biliyoruz. Biz de uygulamadan gelen talep ve öneriler ile günümüzün çağdaş ceza adalet sistemlerinin, genel yönelimlerini dikkate alarak özellikle sosyal medya üzerinde kolaylıkla gerçekleştirilebilen hakaret suçunu, ön ödeme kapsamına almak suretiyle bir taraftan yargının iş yükünü azaltmak, diğer taraftan da suçla etkin mücadeleyi hedeflemekteyiz.

Bu düzenleme asla kişiye hakaret edebilme özgürlüğü tanımamaktadır. Nitekim bu şekilde işlenen hakaret suçunun 5 yılda yeniden işlenmesi durumunda fail hakkında aynı suçtan dolayı ön ödeme hükümleri uygulanmayacak ve bu suç bakımından kişi hakkında doğrudan kamu davası açılacaktır. Ayrıca mağdurların hukuk mahkemelerinde tazminat davası açmak ve tazminat elde etme imkanları bulunmaktadır."

Cahit Özkan'ın kanun teklifi ile ilgili açıklamalarının ardından muhalefet milletvekilleri, kanun teklifinin hazırlanışı ve içeriği bakımından Anayasa Mahkemesi madde ve kararlarına aykırı olduğunu dile getirerek kanun teklifinin geri çekilmesini talep etti. Komisyonda teklif üzerindeki görüşmeler sürüyor. 

CHP'li Bülbül'den tepki 

CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Süleyman Bülbül, bugün başlayan 9. Yargı Paketi görüşmelerinde konuştu. Görüşülen yargı paketinde, Anayasa’nın 2,7,10,11,13,35,38,40,41,88,90,124,153 ve 169. maddelerin aykırılık tespit ettiklerini söyleyen CHP’li Bülbül, AKP döneminde hazırlanan torba yasalara şöyle tepki gösterdi:

“Açıkça görebildiğimiz üzere, Anayasa’ya uygunluğu denetlenmemiş bir teklifle açıkça karşı karşıyayız. ‘Dokuzuncu yargı paketi’ adıyla bilinen 38 maddelik teklifi incelediğimizde, 20 farklı kanunda değişiklik öngören bir torba yasa olduğunu görüyoruz.”

"Yargı Saray'a bağlandı"

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ye birlikte yasamanın etkisiz hale getirildiğini söyleyen CHP’li Bülbül, yasalarla ilgili açıklamaları bakanların yapmasına da tepki göstererek, “Yargının bağımsızlığının ve tarafsızlığının ortadan kalktığı Saray’a bağlandığı bu etkisiz bir yasama faaliyetiyle birlikte, Milli Eğitim Bakanı tarafından da ‘Biz hazırladık, Meclise gönderdik’ denilecek kadar Anayasa’ya aykırılığı açıklayabilecek bakanların olduğu bir dönemden geçiyoruz. Adalet Bakanı da  9. Yargı Paketi’yle ilgili birçok açıklamada bulundu. Saray bölgelerinden taslak sızdırıldı. 

"Beni değil, Mehmet Uçum'u eleştirin"

AKP milletvekillerinin “Saray” sözlerine tepki göstermesine yanıt veren CHP’li Bülbül, şunları söyledi:

"‘Saray’ demek Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemin de şu anda yasamayı ve yargıyı tek elde vesayet altında yöneten bir kurgu duyuyorum. Açık ve net söylüyorum. Biz saraya karşıyız, sarayın iktidarına karşıyız. Arkadaşlar, sarayda bulunan Mehmet Uçum’un açıklamalarını ‘Anayasa ve yargı reformuyla ilgili açıklamalarını, değerlendirmelerini reddediyoruz’ demiyorsunuz. Gelip de milletvekili olarak ‘saray’ dediğim için beni eleştiriyorsunuz. İlk önce geleceksiniz Anayasa konusunda yeni yargı reformu konusunda açıklaması bulunan yetkisiz yetkili Hukuk Kurulu Başdanışmanı Mehmet Uçum’un açıklamalarına karşı koyacaksınız.”

"İsmi bile belli olmayan kanun"

AKP dönemi kanunlarının isimlerinin bile belirsiz olduğunu söyleyen Bülbül, “Kanun teklifinin adı bile, gelen kanun teklifinin adı bile ‘Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ olarak belirlenmiş yani kanunun adı bile yok. İsmi bile belli olmayan kanun, torba yasa hukuk devleti anlayışının yansıması ve ürünü olabilir mi?” diye konuştu. 

"Kanuna ihtiyaç olmadığı kanaati yaygın durumda"

Görüşülen yargı paketinde, kadının soyadı, kamulaştırma, soybağının reddi, ormanlar gibi pek çok maddede Anayasa’nın 2,7,10,11,13,35,38,40,41,88,90,124,153 ve 169. maddelerine aykırılık tespit ettiklerini belirten Bülbül şöyle konuştu:

"Anayasa Mahkemesinin norm iptal kararlarını yani nerede düzenliyorsunuz? Soyadı Kanunu’nun aynısını getirdiniz. ‘Ancak’ ın yerine ne dediniz? ‘Şu kadar ki’ dediniz , aynı noktaya getirdiniz. Anayasa Mahkemesi kararlarını ve gerekçelerini de yerine getirmiyorsunuz yani Anayasa Mahkemesi iptal kararları vermese kanuna gerek dahi duyulmayacak. Kararname devleti hâline gelmiş durumda. ‘Kararname devleti’ diyorum, her konuda tek adamın imzasıyla düzenlemeler yapılıyor arkadaşlar. Meclise ihtiyaç olmadığı kanaati yaygın durumda. Kanuna ihtiyaç olmadığı kanaati yaygın durumda.

"Anayasa'ya aykırı kanunlar"

Hukuka aykırı, Anayasa’ya aykırı kanunları getirme olayı bir alışkanlık haline geldi. 7 ve 8. yargı paketinde de böyle oldu. 9. yargı paketinde de aynı şeyleri görüyoruz. Bu konuda biz durmayacağız, siz Anayasa’ya aykırı getireceksiniz, biz Anayasa Mahkemesi’ne gideceğiz. Meydanlar, vatandaş, emekli, esnaf, işsiz, atanamayan öğretmen ne dedi? ‘Bu memleketi siz idare edemediniz, 31 Mart’ta gerekli cevabı verdik, gelecek seçimde de gerekli cevabı vereceğiz.’

"Geri çekilmesini CHP adına talep ediyoruz"

Sonuç olarak yasama dönemi tam biterken, vatandaş, ‘Yargı paketi yargı paketi! Özgürlükler gelecek’ diye beklerken alelacele sunulan, Türkiye Barolar Birliği, meslek kuruluşlarıyla, üniversitelerle, STK’lerle, paydaşlarla tartışılmadan, katılımcılık yok sayılarak hazırlanan, AYM kararlarını hiçe sayan, Anayasa’nın lafzına ve ruhuna açık bir biçimde aykırı olan bu yasa teklifinin İç Tüzük’ün 38. Maddesi gereğince maddelerin müzakerelerine geçilmeksizin geri çekilmesini CHP adına talep ediyoruz.”

DEM Partili Ayan: Milletvekilleri sadece imza atıyor

DEM Parti Şanlıurfa Milletvekili Dilan Kunt Ayan, teklifin hayal kırıklığına uğrattığını söyledi.

Teklifin beklentileri karşılamadığını ifade eden Ayan, teklifin Adalet Bakanlığınca hazırlandığını, milletvekillerinin sadece teklife imza attığını belirtti. Ayan, Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen kadınlara eşlerinin soyadının verilmek istenildiğini dile getirdi.

"Kadının soyadı konusundaki düzenlemenin teklif metninden çıkarılması gerektiğine inanıyoruz"

9. Yargı Paketi'nin kamuoyunda şu anda en çok konuşulan başlığının 15. maddesinde düzenlenen kadının soyadı olduğunu hatırlatan Sağkan, Anayasa'ya aykırılık iddialarının başında da bu maddenin geldiğini hatırlattı. Sağkan şunları söyledi:

"Kadınlar doğumla kazandıkları soyadlarını kullanmak için çok uzun zamandır haklı bir mücadele yürüttüler. Bu mücadelelerinin karşılığını Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nda aldılar, Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvuru dosyaları üzerinden defalarca aldılar. Yine AİHM aynı şekilde hak ihlali kararları verdi. Son olarak Anayasa Mahkemesi, Anayasa'nın 41. maddesindeki eşitliğe aykırı olduğu gerekçesiyle Türk Medeni Kanunu'nun 187. maddesinin ilgili hükmünü iptal etti.

Bugün baktığımızda önümüzdeki teklif; bugüne kadar hak ihlali kararları verilen ve son olarak Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği Medeni Kanun'daki hükmü ve uygulamadaki durumu aynen muhafaza eden bir içerikte. Haliyle Anayasa'nın 153. maddesinin 'Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını bağladığına' ilişkin açık hükmüne çok net şekilde aykırılık teşkil ediyor. Bu durumun Yargıtay’ın bir dairesinin ‘Anayasa Mahkemesi kararını uygulamıyorum’ demesinden hiçbir farkı bulunmamaktadır. Tabii Anayasa'ya aykırılığın dışında bu konunun vicdani ve insani bir tarafı da söz konusu. Ben Adalet Komisyonu’nun da yüce Meclis’in Genel Kurulu’nun da Türkiye'de bu mücadeleyi veren kadınlara 'Hayır Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen biz sizin soyadı hakkınızı tanımıyoruz, gidin her biriniz yıllarca sürecek hukuki mücadelelerle bu hakları edinin' demeyeceğine inanıyorum, inanmak istiyorum.”

Kadının soyadı konusunda teklifin 15. maddesindeki gerekçelerin tamamının AYM kararının içinde ayrıntılı olarak değerlendirildiğine dikkat çeken Sağkan, "Soyadı konusunun; soy bağının sıhhatiyle, aile bütünlüğünün zarar görmesiyle, çocukların psikolojisinin bozulmasıyla hiçbir ilgisinin bulunmadığına ilişkin açıklamalar çerçevesinde düzenlemenin teklif metninden çıkartılması, karşılaştırmalı hukuk çerçevesinde konunun ilgilileriyle bir masada buluşularak, komisyon nezdinde insani, vicdani ve hukuki bir çözümünün sağlanması gerektiğine inanıyoruz" ifadelerini kullandı.

"Temennimiz yanlış olduğuna herkesin mutabık olduğu çoklu baro yasasından dönülmesidir"

TBB Başkanı Sağkan, adli yardımın aynı ildeki barolar arasındaki dağılımına yönelik düzenlemeye geniş yer verdiği konuşmasında, "Kanun teklifinin 3. maddesi çerçevesinde adli yardım ödeneğinin aynı ildeki barolar arasında dağılım esasına ilişkin bir konuyu konuşuyoruz ancak asıl konuşulması gereken Anayasa'ya aykırı olan çoklu baro düzenlemesinin yanlış bir düzenleme olduğu konusunda istisnasız herkesin mutabık olmasıdır” dedi. Sağkan konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Anayasa Mahkemesi, Adli Yardımın nüfusa göre belirlenen puanının yüzde 40'ının o ilde bulunan barolar arasında eşit olarak dağıtılacağına ilişkin hükmün orantısız olması ve barolar arasında mali dengeyi sağlamadığı gerekçesiyle iptaline karar verdi. Burada önümüze yüzde 40 düzenlemesinin yüzde 30'a düşürüldüğü bir teklif metninin geldiğini görüyoruz. Komisyon üyelerinin bilgisi var mı bilmiyorum. Yüzde 40 iken barolarımıza hangi rakamlar ödeniyordu, yüzde 30 olduğu zaman gerçekten Anayasa Mahkemesi’nin belirttiği mali denge sağlanacak mı? Komisyon üyelerinin bu rakamları görmeden, yüzde 40 ile yüzde 30 arasındaki farkı bilme ve Anayasa Mahkemesi kararındaki gerekçenin karşılandığını tespit edebilme şansı yok. O sebeple bizim beklentimiz, kanun teklifi hazırlığını yapanların Adalet Komisyonu üyelerine yüzde 40'la yüzde 30'un neye tekabül ettiğini ayrıntılı olarak açıklamalarıdır.

Bizim elimizdeki verilere göre, kanun teklifindeki düzenleme Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen barolar arası mali dengeyi sağlama kriterini hiçbir şekilde karşılamadığı gibi orantısızlığı da aynı şekilde devam ettirmektedir. Tabii ki temennimiz, yaklaşık 4 yıldır uygulamada olan ve gerçekten ne avukatların meslek sorunlarına ne de yargı sistemimize hiçbir katkısı bulunmadığı artık tüm çevreler tarafından kabul edilen bu çoklu baro yasasından bir an önce geri dönülmesidir."

CHP'li Suiçmez'den AKP'li Özkan'a: 6284'ü başka madde bulana kadar mı devam ettireceksiniz?

Teklifin imzacılarından AKP Denizli Milletvekili Özkan’ın Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine ilişkin 6284 sayılı kanuna ilişkin sözleri de komisyonda tepki çekti. Özkan, DEM Parti Erzurum Milletvekili Meral Danış Beştaş'ın "6284 sayılı yasanın değiştirilmesine" yönelik eleştirilerine, "Oysaki biz zaten 6284 sayılı yasayı kadınları daha iyi koruyacak bir usul ve düzenleme bulana kadar... Onları zaten koruyoruz" dedi. Bu sırada muhalefet milletvekilleri, "Olanı uygulayalım, İstanbul Sözleşmesi'ni tekrar yürürlüğe koyun" tepkisi verdi.

CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, "O zaman 6284'ü başka madde bulana kadar mı devam ettireceksiniz?" diye sordu. Özkan, Suiçmez'den gelen eleştiriyi, "Hiçbir yasal düzenleme boş yere yapılmaz" diyerek yanıtladı, "Hiçbir yasal düzenleme boş yere yapılmaz, abesle iştigal edilmez" dedi.

"AK Parti bir kadın hareketi olarak başladı"

"AK Parti'nin temelinde kadınların motivasyonunun, aktivizminin artmasıyla iktidara gelen bir siyasi hareket olduğumuza inanıyoruz. Bir kadın hareketi olarak başlayan AK Parti, bugüne kadar yapmış olduğumuz reformlarla kadınların başta anayasal reform olmak üzere toplumda görünür hale getirmek ete kemiğe büründürmek de kadınların her alanda sayılarının ve karara etkilerini arttırmak suretiyle kurulmuştur.

Kadınlar önümüzdeki süreçte anayasal ve yasal reformlarla hak ettiklerini çok daha iyi bir kadın koruma, kadınların imkan ve kabiliyetlerini geliştirme anlamında daha iyi bir yöntem bulmadığımız sürece mevcut düzenlemeleri de korumak kararlığındayız."

Komisyon Başkanı AKP İstanbul Milletvekili Cüneyt Yüksel teklifin tümü üzerine görüşmelerini bitirerek komisyona ara verdi.