Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, zafer yürüyüşünü İdlib'de de sürdürmek istiyor. Rejim hâlihazırda Suriye egemenlik sahasının yüzde 58'ini kontrol ediyor. ABD desteğindeki Kürtlerin denetiminde olan bölge Suriye'nin tamamının yüzde 25'i, silahlı muhaliflerin Türkiye'nin yardımıyla kontrol altında tuttuğu bölge ise ülkenin yüzde 11'i. Geriye kalan topraklar ise hâlâ IŞİD'in elinde. Ancak Suriye'deki iç savaşta ibrenin uzun süredir rejimden yana olduğu aşikâr. İran’ın yönlendirdiği milisler Rus savaş uçaklarıyla birlikte yeni bölgeler ele geçirirken buralardan kaçan silahlı muhalifler İdlib'e sığındı.
Yeni bir kaçış dalgası
Rejim şimdi İdlib'i de geri almaya karar verdi. Böylece silahlı muhaliflerin elindeki son kale de düşmüş olacak ve Halep'ten Akdeniz'e olan koridor eski haline gelecek. Şu anda 3,5 milyon insan İdlib'de yaşıyor, bunların yaklaşık 1 milyonu iç mülteci. Küçük küçük başlamış olan ve yaklaşan silahlı çatışma onlar açısından iyi bir anlam taşımıyor. Zira Esad açıklamalarında Suriye'nin gelecekte homojen bir topluma ihtiyaç olduğunu vurgulamaktan usanmıyor. Bu, kendi egemenliğine karşı gelen Sünni isyancıların bu ülkede artık yerinin olmayacağını ifade ediyor. Ayrıca İdlib yedi yıldır süren iç savaşın başından beri isyanın önemli merkezlerinden biriydi ve bu da intikam eylemleri endişesi yaratıyor.
İdlib'de 12 askeri gözlem noktası olan Türkiye, Rusya'nın bastırması üzerine silahlı isyancıların topluma yeniden dâhil olma karşılığında silahlarını bırakacaklarını ifade ediyor. Dera gibi başka bölgelerde ancak rejim anlaşmalara uymadı ve pişman olan birçok isyancı tutuklandı ya da öldürüldü. İsyancılara bu zehirli teklifi kabul etmemeleri halinde, Türkiye yanlısı milislerin işgali altındaki komşu Kürt Afrin bölgesine ya da -Ankara her koşulda bunu önlemeye çalışsa da- Türkiye'ye kaçmaktan başka seçenek kalmıyor.
Kararı Moskova verecek
Türkiye bu açıdan Rusya Devlet Başkanı Putin'in Esad üzerine etki etmesini umuyor. Putin Türkiye'yi kendine daha da bağlamak istiyor ve bunun için Türkiye'ye bir şeyler sunması şart. Türkiye Suriye'den çekilmek istemiyor ve Suriye'nin kuzeyinde uzun vadeli olarak bir kontrol gücü olarak kalmayı dahi umuyor, ki bu ancak Rusya'nın yardımıyla gerçekleşebilir. Moskova'nın İdlib'de Esad'ın yeni harekâtını destekleyerek Türkiye'yi yeni bir mülteci dalgasıyla daha da istikrarsızlaştırma ya da bir kan gölüne engel olarak Türkiye'nin desteğini alma seçenekleri arasında bir karar vermesi gerekiyor.
Rusya ile İran arasında gittikçe artan çıkar çatışması da bu tabloda bir rol oynuyor. Rusya geride kalan süre içerisinde Suriye'nin kalan ordusunu gittikçe daha fazla kontrolü altına aldı. İran ise Suriye'nin güçlü ve emrinde çatışmada sınanmış milisler bulunan istihbarat servisleri üzerinde etkiye sahip. Moskova bunları da kendi kontrolüne almak arzusunda. Eğer bunu da başaracak olursa Moskova, İdlib'de bir kan gölünün yaşanıp yaşanmayacağı konusunda büyük bir belirleyiciliğe sahip olacak.
Rainer Hermann
©Deutsche Welle Türkçe