Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı “Türkiye’nin Nabzı” konulu araştırmaya katılanların yüzde 60,9’u, Başbakanlık binası olarak tasarlanan ancak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kullandığı Cumhurbaşkanlığı Sarayı için ‘halkın parası israf edildi’ dedi. Araştırmaya göre çözüm sürecine ilişkin desteğin de yüzde 29’lar seviyesine düştüğü belirlendi.
Metropoll Stratejik ve Sosyal Araştırmalar Şirketi’nin son yaptığı araştırmaya göre yeni yapılan bin odalı Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na halk sıcak bakmıyor. Katılımcıların yüzde 57,1’i Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın taşınmasını onaylamazken yüzde 60,9’u da saray yapılırken “halkın parasının israf” edildiğini düşünüyor.
Cumhuriyet’te yer alan habere göre, araştırma, ekonominin gidişiyle ilgili kaygıların yükseldiğini, çözüm sürecine olan güvenin azaldığını gösteriyor. Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikaları da büyük bir çoğunluk tarafından onaylanmıyor.
Metropoll Araştırma Şirketi’nin yaptığı “Türkiye’nin Nabzı” kasım ayı araştırması 28 ilde 15-18 Kasım 2014 tarihleri arasında gerçekleştirildi. Toplam 2 bin 780 kişi ile yapılan araştırmaya 18-24 ve 55 yaş üstü kişiler katıldı.
Araştırma, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için 1.4 milyon lira harcanarak yapılan yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili ilginç sonuçlar ortaya koydu.
“Cumhurbaşkanlığı makamının Çankaya’dan yeni yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı’na taşınmasını onaylıyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yalnızca yüzde 35.2 “evet” yanıtını verdi, yüzde 57.1’si “hayır onaylamıyorum” dedi.
Son seçimlerde AKP’ye oy verenlerin yüzde 65.4’ünün sarayın taşınmasına onay verirken yüzde 25.1’inin taşınmayı onaylamadığı görüldü. CHP’ye oy verenlerde onay verenlerin oranı yüzde 5.9’da, MHP’ye oy verenlerde yüzde 15.2’de, DBP/HDP’ye oy verenlerde ise yüzde 8.4’te kaldı. “Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı için aşağıdaki ifadelerden hangisine katılırsınız” sorusuna katılımcılardan yüzde 60.9’u “halkın parasının israfıdır” yanıtını verdi. AKP’li seçmen içinde “israf” yanıtını verenler de yüzde 31.9 oldu. Bu oran CHP seçmeninde yüzde 89.6’ya, MHP seçmeninde 80.8’e, DBP/HDP seçmeninde ise yüzde 86.2’ya çıktı. Katılımcıların yüzde 32’si saray için “Türkiye’nin gücünü göstermektedir” dedi.
Araştırmada, katılımcıların ülke ekonomisi üzerine kaygılarının arttığını da gözler önüne serdi. Katılımcıların yüzde 54.4’ü ekonominin “kötü yönetildiği” yanıtını verdi. Ekonominin kötü yönetildiğini düşünenlerin oranının nisandan bu yana yüzde 10 oranında arttığı görüldü.
Kürt meselesinde çözüm süreci ile ilgili yurttaşın beklentisinin de giderek düştüğü görülen araştırmada, katılımcılara “AKP hükümetinin Öcalan-PKK ile yürüttüğü barış sürecini başarılı buluyor musunuz?” sorusu yöneltildi. Soruya katılımcıların yüzde 61.4’ü “hayır başarılı bulmuyorum” yanıtını verdi. Başarılı bulanların oranı yüzde 29.1’de kaldı. Çözüm sürecine ilişkin kasım ayındaki beklentinin bir önceki aya göre de azalması dikkat çekti. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın 2015 seçimlerine bağımsız aday mı yoksa parti olarak mı katılması gerektiğine ilişkin soruya ise yüzde 19.4’ü “bağımsız olarak katılmalı”, yüzde 35.9’u “parti olarak katılmalı”, yüzde 44.7’si de “bu konuda fikrim yok” yanıtını verdi.
“Türkiye’nin Suriyeli sığınmacılara yönelik politikalarını onaylıyor musunuz?” sorusuna katılımcıların yüzde 66.8’i “onaylamıyorum”, 28.2’si “onaylıyorum” diye görüş bildirdi.
Özer Sencar: Türkiye siyaseti gergin
Katılımcılara iş kazaları ile ilgili “İş kazalarında en büyük sorumluluk kime aittir?” sorusu da yöneltildi. Katılımcıların yüzde 49.3’ü sorumluluğun şirketlerde olduğunu düşünürken yüzde 43.5’i de hükümetin olduğunu söyledi.
Metropoll Araştırma Şirketi Başkanı Prof. Dr. Özer Sencar, anket ile ilgili yaptığı değerlendirmede, Türkiye siyasetinin gündeminin hızlı ve değişken olduğunu belirterek “Buna ‘gergin’ sözcüğünü de eklemek gerek. Üstelik 2015 genel seçimleri yaklaştıkça siyasal gerginliğin daha da artması beklenir. Olup biten her şeyin siyasal bir zeminde tartışmaya açılması yoğun siyasallaşmanın kaçınılmaz bir sonucu” dedi. Aşırı siyasallaşmanın sağlıklı bir siyaset tartışmasına değil toplumu “taraf” olmaya zorlayan siyasal kutuplaşmalara ittiğini vurgulayan Sencar, “İnsanlar geleceğe ilişkin umutlarını veya umutsuzluklarını bile siyasi kimliklerinin izdüşümlerine göre tanımlıyorlar. Siyaset ‘müzakere’ işlevini yitirerek ‘kazan-kaybet’ arenasına dönüşüyor” dedi.