Merkez Bankası’nın üzerindeki siyasi baskıyı bertaraf etmeye bu üç isim ne kadar katkı verebilir emin değilim. Öte yandan amaç siyasi baskıya karşı durup, ciddi bir dezenflasyon programı uygulamak gibi de görünmüyor zaten.
Bu çerçevede Merkez Bankası bir taraftan ılımlı faiz artışları ile döviz kuruna müdahaleyi kademeli olarak bırakacak, diğer taraftan regülasyon ve kısıtlamaları kaldırarak piyasa koşullarını yeniden işler hale getirmeyi arzu edecektir.
İlave olarak üçü de akademi ve araştırma tabanlı bu yeni üyelerin TCMB’de ciddi şekilde ihmal edilmiş araştırma birimini canlandırabileceğini, dağılmış kadroları toparlayabileceğini ve yıllardır gitmeyi özlediğimiz konferansları ve araştırma tebliğlerini tekrar aktif hale getirebileceklerini düşünüyorum.
YEM’in 1,5 senede enflasyonda yarattığı devasa zararı ortadan kaldırmak, Eylül 2021 öncesindeki yüzde 20’li seviyeleri görebilmek ise ekibin birincil önceliği gibi durmuyor ve önümüzdeki 3-4 senelik dönemde de maalesef mümkün görünmüyor. Umarım yanılıyorumdur.
Kredibiliteyi artıracak adımlar
TCMB’nin yıpranmış kredibilitesini yeniden kazanmak için atması gereken kolay ve zor adımlar var.
En kolay kazanımlar, gerçekçi tahminler koyarak ve atılacak adımlarla koyulan hedefler arasında içsel tutarlılık sağlayarak mümkün.
Bu suretle piyasalar Merkez Bankası'nın kendileri ile aynı dili konuştuğuna ikna olduklarında, bir sonraki aşamada beklentilerini oluştururken Merkez Bankası'nın tahminlerini kerteriz almaya başlarlar.
Zor olan kazanımlar ise liyakatlı kadroların, atılması gerektiğini düşündükleri adımları korkmadan ve siyasi baskıya maruz kalmadan atılabilmesidir.
Enflasyon raporu şu kolay kazanımları hedeflemiş:
1. Sene sonu tahminindeki 40 puana yakın güncelleme
Bu kadar büyük bir revizyonu son üç aydaki sürpriz gelişmelerle açıklayamazsınız. Nitekim Merkez Bankası da güncellemenin dörtte birinin “yaklaşım değişikliği” kaynaklı olduğunu söylüyor.
Ben rapora yeni eklenmiş bu kalemi üstü kapalı bir şekilde “bir önceki ekibin olduğundan düşük gösterdiği sene sonu tahminini biz daha gerçekçi seviyelere çekecek bir yaklaşımı benimsedik” şeklinde yorumladım.
Bu revizyonun önemi nedir?
Bir merkez bankasının elindeki en önemli iki araçtan birisi politika faizi ise diğeri iletişim gücüdür.
Sözüne güvenilir bir merkez bankası etkin iletişimle enflasyon beklentilerini kontrol altına alabilir ve makul seviyelerde çıpalayabilir. Bunu başarabildiği sürece de fazla faiz artışına gitmesine gerek kalmaz.
2. Atılacağı tahmin edilen adımlar ve enflasyon tahmini arasındaki uyum
Sıkı para politikası döngüsüne başlayan bir merkez bankası, şayet niyetinde ciddi ise, bunu önden yüklemeli bir faiz artışı ile başlatmasının sinyal değeri büyük olur.
Bu suretle ileriye yönelik niyeti konusunda piyasaları ikna ederek daha yüklü faiz artışlarına gerek kalmadan enflasyon beklentilerini kontrol altına almayı hedefler. Sonradan gelecek faiz artışlarının dozu tipik olarak azalır.
Şayet bunu yapmaz ve faiz artışlarının dozunu giderek artırırsa o zaman piyasalar merkez bankasının önceden öngöremediği bir problem olduğunu düşünerek kendi enflasyon beklentilerini de yukarı çekerler. O yüzden kademeli faiz artışları tipik olarak yüksek dozda başlar ve doz azaltarak devam eder.
Bu beklentiden yola çıkarak TCMB’nin en ağır silahını baştan çektiğini ve bunun da iki toplantıda toplam 9 puanlık bir faiz artışı olduğunu düşünürsek sene sonuna kadar toplam 2-3 puan gibi minimal bir faiz artışı beklemek gerçekçi olabilir.
Bu şartlar altında sene sonu enflasyon tahmininin bugünkü seviyesinin yaklaşık 20 puan üzerine çıkarılması “yapılması gerekeni bilsek de elimizde bu kadar alan var” demenin bir başka türlüsü olup, hedef ve araç arasındaki tutarlılık boyutu nedeni ile olumlu karşılanabilir.