2009 farklı dallarda, farklı yerlerde ilginç olayların olduğu bir yıl.
Örneğin 2009 yılında Berlin’deki Dünya Atletizm Şampiyonası vardı.
Jamaikalı atlet Usain Bolt, Berlin’de 100 metreden sonra 200 metrede de dünya rekoru kırarak altın madalya kazandı.
200 metre finalini 19.19 gibi müthiş bir dereceyle bitirdi.
100 metre dünya rekorunu da 9.58’le kırmıştı…
Bolt, 200 metreyi saniyede 0,3 metre esen rüzgâra karşı koşmuştu.
Paris Olimpiyatlarını izlediğimiz bu yıl, o rekorun ne anlama geldiğini de daha iyi anladık.
***
Sporda insanlık tarihinin en muhteşem rekorlarından biri kırılırken
Afganistan’da da genel seçimler vardı…
Ancak Taliban korkusu nedeniyle katılım yüzde 40’da takılıp kaldı.
Hukuku canlı tutamayan devletlerin ve toplumların nereye doğru yolculuk yaptığını gösteren bir örnek.
***
2009 yılında henüz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına “Anayasa Mahkemesi’ne Bireysel başvuru hakkı” tanınmamıştı.
Devletin hukuksal gadrine uğrayanlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yolunu tutuyordu.
2009 yılında AİHM, Türkiye’den yapılan başvuruların 4’ünü karara bağladı.
Bunlardan biri de Nahide Opuz kararıydı.
AİHM, koca şiddetine karşı devletin Opuz’u yeterince koruyamadığını karara bağlamış ve Türkiye’yi mahkûm etmişti.
Bu karar kendi alanında bir ilkti.
***
Biz, AYM’ye “Bireysel Başvuru” hakkını daha sonra kabul ettik.
Ancak geçtiğimiz cuma günü, anayasal düzenle birlikte AYM’ye Bireysel Başvuru hakkı da fiilen sona ermiş oldu.
AİHM muhtemelen bu hakkı kendi uhdesine geri alacak…Ya da bütün başvuruları AYM’yi aradan çıkararak doğrudan kabul edecek.
Halbuki Dışişleri Bakanlığı Web Sayfasında, AİHM ve Bireysel Başvuru Hakkı’na analık yapan Avrupa Konseyi için hala şunlar yazıyor:
“Avrupa Konseyi (AK) 1949’da kurulmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) 1950’de imzaya açılmış, 1953’te yürürlüğe girmiştir. Taraf ülkelerin AİHS’ye uyumunu denetlemek amacıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) oluşturulmuştur.
Türkiye AK’nın kurucu üyeleri arasında sayılmaktadır.
AİHS’nin denetim sürecine bireysel başvuru hakkını 1987’de ve AİHM’nin zorunlu yargı yetkisini 1990’da kabul etmiştir.
Ülkemiz, ulusal düzeyde yürütülen reform çalışmalarında,
Anayasa Mahkemesi de AİHM kararlarının ulusal yargı sistemimiz tarafından esas alınmasını öngören bir karar kabul etmiştir.
Gerçekte AB’nin Kopenhag kriterleri olarak tanımlanan demokrasi ve insan hakları ölçütlerinin temeli de büyük ölçüde bu Sözleşme hükümleri ve Mahkeme içtihadıdır.
Dolayısıyla, bu ölçütlere uyum ile esasen AB’ye üyelik hedefinden kaynaklanan yükümlülükler de yerine getirilmiş olmaktadır.”
Anayasayı yok sayan bir zihniyet söz konusu olunca bu metinler manasızlaşıyor elbette.
Yoksa Yargıtay sitesinde de “Yargıtay Etik Kuralları” var, bakın AYM ve AİHM Kararları için neler yazıyor.
***
Türkiye “geri vitesinin sınırı olmayan” ülke…
16 Ağustos 2024 tarihi itibariyle TBMM çoğunluğunun Anayasayı, AYM’yi ve bireysel başvuruyu yok saydığı bir kaosun içine düştük…
Ne olup biteceğini de öngörmek pek mümkün değil.
Ancak öngörülebilecek şey, Bireysel Başvuru Hakkı’nın sonuna geldiğimizdir…
AİHM muhtemelen harekete geçer…
2009’a geri döneriz…
_______________________________________________________________
* P24'ten alınmıştır