Gözde Yel & Melis Karaca
‘Zıpırlıkla’ itham edilen komedyenler, ‘rezillikle’ suçlanan şovlar, ‘ahlâksız’ ilan edilen şakalar…
Mizaha çekilmek istenen ‘sınır’, Hasan Can Kaya’nın Konuşanlar programı üzerinden süren tartışmalarla bir kez daha gündemde.
‘Muhalif’ gazeteciler ve politikacıların eleştirileriyle, programda edilen bir küfrün ardından başlayan tartışma, RTÜK’ün de ‘Türk aile yapısına ve ahlâkına uygun değil’ diyerek konuya dahil olmasıyla farklı bir boyut kazandı.
Özellikle stand-up gösterilerinin giderek popülerleştiği günlerde komedyenler, farklı mizah tarzları, farklı tanım ve sınırları olsa da meslektaşlarının eserlerinin cezai sonuçlarla karşılaşmasına, sınırlandırılmasına karşılar.
Kamuoyunu ikiye bölen tartışmada ‘Böyle mizah mı olur!' benzeri cümlelerle mizah bir kalıp içine sıkıştırılmaya çalışılırken; komedyenlere sorduk: "Böyle mizah olur mu?"
T24’ün konuyla ilgili olarak ulaştığı Hasan Can Kaya, yorum yapmak istemediğini bildirdi.
"Asıl üzücü olan mizaha tepkilerin bir ahlakçılık üzerinden yapılması"
Stand-up gösterileri ve talk show programıyla ses getiren Kaan Sekban, mizahın farklı türlerini beğenmemenin kişisel bir tercih olabileceğini ancak tepkilerin cezai bir talebe doğru gitmesinin “tehlikeli” olacağını söyledi.
Sekban, “Biri ‘Böyle mizah olmaz’ diyebilir ve oradaki bir konuyu mizaha yakıştırmayabilir ama bunun karşılığı cezai bir şey olmamalı. Sorun bu zaten. ‘Böyle mizah mı olur, ne kadar küfrediyor bu bana göre değil’ diyebilirsiniz. Ya da benim yaptığım gösteriye ‘Aman bu ne ya takım elbiseli komedyen mi olur?’ diyebilirsiniz. Bunun cezası zaten komedyeni beğenmemek, gitmemek, tıklamamak, para kazandırmamak olur. Bunun cezasının böyle meclislerde, üçüncü dünya ülkesi gibi, aman yasaklansın, vay efendim RTÜK girsin… Bu kabul edilebilir bir şey değil” ifadelerini kullandı.
Sekban, Türkiye’de her yıl bir komedyen üzerinden tepkilerin benzer şekilde geldiğini hatırlatarak şöyle devam etti:
“Asıl üzücü olan şey bunların bir ahlakçılık üstünden yapılması. Bu çok tehlikeli. Bugün Hasan Can’a bunları söyleyen dün başkasına söylüyordu. Yarın belki benim bir şakam üzerinden bana başka biri ayar vermeye kalkabilir. Yarın öbür gün Netflix’te bu dizi kalksın diyenler olabilir. Bunların hepsi aynı kapıya çıkıyor.”
Kaan Sekban
"Bizi temsil ettiğini iddia edenler de buna çanak tutuyor"
Bazen bizi temsil ettiğini iddia eden partiler ve oluşumlar da buna çanak tutuyorlar. Bence burası da çok tehlikeli. Toplumun bir kesimi sadece böyle yapıyor denemez, her partiden her kesimden insanlar buna zaman zaman çanak tutuyorlar. “
Sekban için mizahta problem, ırkçılık, homofobiye vardığı; insanın varoluştan gelen özellikleriyle özensiz bir şekilde dalga geçildiğinde başlıyor. Ancak Sekban, bu durumda dahi, cezai bir sonucu olamayacağını vurguladı.
"Bu dönemde komedi yapan herkesi alkışlamak gerekiyor"
“Şu an Türkiye’de stand-up komedinin en zengin dönemini yaşıyoruz” diyen Sekban, mizahın Türkiye’de değerini şu sözlerle özetledi:
“Malzemesi en zengin ülkelerden biriyiz. İnsanlar gülmeye çok aç. Şu an pandemi dönemindeyiz. Bazen çok iyi oyunlar, tiyatroların maalesef çok seyirci alamadıkları durumlar oluyor ancak komedi ya da şarkı, türkü, konserler hep kapalı gişe oluyor.
İnsanlar artık deşarj olmak, biraz eğlenmek, hayatı hafife almak istiyorlar. Çok geriliyoruz. O kadar gerginiz ki. Gergin ortamda insanların en çok ihtiyaç duyduğu şey gülmek. İnsanlar bu ihtiyacı gidermek için birbirinden çok farklı tarzı olan komedyenlerin gösterilerine gidiyorlar. Böyle bir dönemde komedi yapan herkesi alkışlamak gerekiyor”
“Bazı toplumlar bir bebek kadar hassas olabilir, güldükleriniz toplumun bebeksiliğine dokunabilir!”
Komedyen Deniz Özturhan da “Öyle mizah mı olur!” tartışmalarını mizahın tanımı üzerinden ironik bir dille değerlendirdi.
Özturhan, bazı kavramların sınırları konusunda sıkça gerekçe olarak sunulan “toplum hassasiyeti”ne göndermede bulunarak, “Bazı toplumlar bir bebek kadar hassas ve bilgili olabilir ve güldükleriniz bu toplumun bebeksiliğine dokunabilir. Bundan kaçınmanın tek yolu, mizahın çerçevesini belirleyecek, adeta komedi, yahut mizah bekçiliği yapacak yetkili bireylerin varlığıdır” dedi.
Deniz Özturhan
Mizahın tanımı üzerinden yürütülen tartışmaları tiye alan Özturhan, şu ifadeleri kullandı:
“Güçlü, sağlıklı, mutlu bir toplum içinse insaların ortak gülmeler içinde olması kaçınılmazdır. O buna, şu şuna, öteki de berikine öyle ulu orta gülerse, toplum içinde huzur falan kalmaz. Ortamda kaos hakim olur; toplumun beti bereketi kaçar. Bu veriler ışığında, her toplumun mizahın ne olduğunu ve neye gülmeleri gerektiğini öğrenmesinin şart olduğu görülmektedir.
“Şakaya ruhsat verilmeli, ruhsatsız olanlar adalete teslim edilmeli!”
Şimdi diyelim ki açtınız interneti, bir video çıktı, izlediniz. Mizah adı altında sunulan bel altı şakalara, hatta içinde argo kelimeler geçen cümlelere kendi kendinize güldünüz… Belki günün yorgunluğunu, belki hayatın zorluklarını ufacık bir an için unutma fırsatı buldunuz… Ne münasebet! Hatta, ne hakla?! Bu korkunç eylemin bir topluma verebileceği zararı tahayyül etmemek, düpedüz izansızlıktır. Çünkü bazı toplumlar bir bebek kadar hassas ve bilgili olabilir ve güldükleriniz bu toplumun bebeksiliğine dokunabilir. Öyle herkes evinde, ya da bu iş için özel ayrılmış, tiyatro müsamere salonlarında her şeye ulu orta gülerse, o toplumun hassasiyetleri derhal kabarma yapar, meme yapar. Bundan kaçınmanın tek yolu, daha önce belirttiğimiz üzere, mizahın çerçevesini belirleyecek, adeta komedi yahut mizah bekçiliği yapacak yetkili bireylerin varlığıdır.
Unutmayalım; şaka tehlikeli bir silahtır. O silaha elbet bir ruhsat verilmeli, ruhsatsız silah taşıyanlar ise hızla adalete teslim edilmelidir. Bağlamda mizah bekçiliği görevinin toplumsal önemi daha da belirginleşmektedir. Şüphesizdir ki mizah bekçiliği görevi, toplumun EN BEBEKSİ BİREYLERİ TARAFINDAN, EN ŞAHSİ HASSASİYETLERE göre icra edilmelidir.”
“Komedinin gücü, toplumsal yapıları bozmasından geliyor”
Komedyen Deniz Göktaş da, mizahın sınırları ve tanımı üzerinden yürüyen tartışmalara, “Edepsizlik, genel ahlâka dair vurgulara yaslanıp bir sahne gösterisini ‘rezil’ ilan etmek, komediden aforoz etmeye çalışmak çok sığ bir hareket. Komedinin bütün gücü toplumsal yapıları, gelenekleri, klişeleri bozmasından, ayıplarla tabularla oynayıp sınır ihlalleri yapmasından geliyor. Bahsettiğim bu nitelikler yeni neslin edepsizliği vs. de değil, yüzlerce yıl önce bile bok, çiş, aşağılama, hayal gücünü aşan yaratıcı küfürler, cinsellik üzerinden akıp giden bir damar var” değerlendirmesini yaptı.
Deniz Göktaş
“İşlerine yaramayan her anlatı ‘yanlış’”
‘Mizah sınırı’ konusunun sanat camiasını aşarak politikacıların ve gazetecilerin gündemi haline gelmesine ilişkin olarak da Göktaş, “Birçoğu, özgürlükle temelden çelişen birçok kurumun, dogmanın, kutsalın fanatik takipçisi. Gündeme dair bütün reflekslerinde bu kısıtlayıcı yapıların izi var. O yüzden mizaha sınır çekmeleri şaşırtıcı değil. Sanatın her alanında olduğu gibi mizahı da işlevselliği üzerinden değerlendiriyorlar. İşlerine yaramayan, onlara göre fayda üretmeyen her anlatı ‘yanlış’” ifadesini kullandı.
Göktaş, herkesin, her türlü programı eleştirebileceğini söylerken, “Esas sorun bu eleştiriyi temelsiz bir uzmanlığa dayandırıp mizah hakkında genel geçer hükümler vererek yapmaları” dedi.
“RTÜK inceleme başlatıyorsa muhtemelen anlamlı bir iş üretiyorsunuz demektir”
RTÜK’ün komedi programı konuşanlar hakkında inceleme başlatmasını da değerlendiren Göktaş, “Birkaç istisnayı hariç tutarsak, RTÜK size inceleme başlatıyorsa özgün ve muhtemelen anlamlı bir iş üretiyorsunuz demektir. Esas RTÜK’ün onayladığı bir komedi içeriği üretenler ‘neyi yanlış yapıyorum’ diye düşünmeli. Yine de RTÜK’e bu ortamı hazırlayan insanların olması üzücü” yorumunu yaptı.
"Herkes, sadece kendi dahi gülse, yaptığı şey mizahtır"
Instagram'da çektiği skeç videolarıyla tanınan sosyal medya fenomeni Aykut Elmas da "Böyle mizah olmaz" tepkilerine katılmadığını söyledi.
"Herkes, sadece kendi dahi gülse, yaptığı şey mizahtır, komedidir" görüşünü paylaşan Elmas, kendisi için tek bir istisna olduğunu ancak bunun da "tartışılabilir" olduğunu söyledi.
Elmas, görüşünü şöyle belirtti:
"O hâl; üretilen mizah herhangi birinin fiziksel, zihinsel engel ya da görünüşünü hedef alıyor ama yine de oradan kaynaklanıyorsa mizah üretinin o kişiye bu mizahı aks ettirmemesi daha uygun olur. Örneğin, 'çirkinlik' mizah unsuru olabilir. Fakat bunu o "çirkin" kişiye doğrudan yapmak mizahtan çok aşağılama olabilir"