Gündem

Hicaz ve Necid Krallığı ile dostluk anlaşmasından Kaşıkçı'ya, Türk-Suudi ilişkilerinin kısa tarihi

"İkili ilişkiler, 2002 yılındaki hükümet değişikliğinin ardından bariz bir artış gösterdi; 2013'te araya Mısır girdi"

16 Ekim 2018 21:11

Türkiye, 2 Ekim günü hiç beklemediği bir gündeme 'kavuştu'. Haber bültenlerinde siyasetçilerden ve açıklamalarından çok; İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’na girip bir daha çıkmayan gazeteci Cemal Kaşıkçı konuşuluyordu.

Washington Post yazarı da olan Suudi gazetecinin 'ortadan kaybolması' kısa sürede sadece Türkiye’nin gündemi olmaktan çıkıp dünya gündeminin de tepesine oturdu. Kaşıkçı’ya ne olduğuna ve 'muhtemel ölümü'ne dair birçok iddia ortaya atıldı, bir anda gazeteciye ne olduğu bütün dünyanın merak ettiği bir gizem haline geldi.

Riyad yönetimi olay ile bir alakası olmadığını belirtirken; CNN International Suudi yetkililerin 'Kaşıkçı'nın Türkiye’den kaçırılırken sorgu sırasında işlerin ters gitmesi sonucu hayatını kaybettiği' yönünde bir rapor hazırladığı iddiasını ortaya attı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise ilk günden itibaren 'olayla bir ilgisinin olmadığını' savunan Suudi yönetimine, "Eğer alakanız yoksa kanıtlayın" dedi. ABD Başkanı Donald Trump ise 'olayla yakından ilgilendiğini' söylemesinin ardından yine de bu durumun ABD'deki Suudi yatırımlarını etkilemeyeceğini ifade etti. ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da, Suudi yetkililerle görüşmek için salı günü Riyad'daydı. Pompeo'nun Türkiye'ye de gelmesi bekleniyor. 

Türk ve Suudi heyetlerin konsolosluk binasındaki incelemeleri pazartesi gecesi 9 saat uzun sürerken; Suudi Arabistan Başkonsolosu Muhammed Uteybi ise ani konutuna polisin ulaştığı sırada 'ani bir kararla' ülkesine 'döndü. 

TIKLAYIN - Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu ülkesine döndü

16 Ekim 2018 itibariyle Cemal Kaşıkçı’ya ne olduğu hala bilinmiyor. İddialara göre Kaşıkçı konsolosluğun içinde, Türk toprakları üzerinde öldürüldü, hem de Suudi hükümetinin emriyle. Bu iddialar gerçek çıkarsa, hiç tartışmasız Türkiye ve Suudi Arabistan arasında 'diplomatik bir gerilim' yaşanması kaçınılmaz olabilir. Suudi hükümeti gerçekten böyle bir emir verdiyse, Batı ülkeleri tarafından da ciddi anlamada kınanacaktır. Birçok kişi, zaten çok gergin olan ilişkilerin bu olayla beraber tümden kopabileceğini, başka bir kesim ise ilişkiler kopmasa bile ciddi anlamda zarar göreceğine inanıyor. Bu olaya tarihsel bir açıdan bakmak ise çok zor, çünkü eğer iddialar doğruysa dünya tarihinde 'bir gazetecinin konsoloslukta öldürülmesi ve ardından parçalanıp çıkarılması'na yakın bir olay bile yok.

Nereden nereye?

Peki Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişki, 'Kaşıkçı vakası'na kadar nasıl geldi? Bunu anlamak için, Cumhuriyet’in en erken yıllarından başlayıp bugüne kadar ilişkileri hızlıca incelemekte fayda var...

Türkiye ve Suudi Arabistan‘ın uzun yıllardır dalgalı ilişkileri var. İki ülke de dönem dönem birbiriyle yakınlaşmaya çalışsa da, geçmişe bakıldığında çoğunlukla bu girişimlerin sonuçsuz kaldığı görülüyor. Bunu siyaset bilimi merceğinde birçok farklı şekilde değerlendirmek mümkün.

İki ülke de Orta Doğu içinde bölgesel güç olarak kabul ediliyor ve 'Sünni dünyanın liderliği' iddiası dolayısıyla da yer yer gizli yer yer açık bir rekabet içindeler. Ancak iki devlet çok farklı temellere sahip.Türkiye, Kurtuluş Savaşı sonrasında 1923'te laik ve demokratik bir sisteme geçerken, Suudi Arabistan günümüzde hala dinin önemli bir rol oynadığı bir monarşi. Bu iki başlık da, iki ülke arasındaki çekişmenin ana sebeplerini oluşturuyor. 

"İlişkilerde, 2002 yılındaki hükümet değişikliğinin ardından bariz bir artış gözlendi"

Türk ve Suudi ilişkileri ilk olarak 1929’da başladı. Türkiye, kuruluşundan 6 yıl sonra imzalanan dostluk anlaşmasıyla Hicaz ve Necid Krallığı'nı tanıdı. Ancak bu anlaşmaya rağmen, 1932 yılında Hicaz ve Necid devletlerinin birleşmesi sonucu kurulan Suudi Arabistan'la Türkiye arasında nadiren yapılan ziyaretler dışında uzun yıllar boyunca güçlü bir diplomatik temas olmadı. Uluslararası Politika Akademisi’ne yazdığı makalede Cebrail Koçhan, bu durumu şöyle yorumluyor:

"Suudi Arabistan ile Türkiye arasında 1974 yılında imzalanmış olan Kültür Anlaşması’na karşın, SA’nın kendine özgü koşulları nedeniyle, şimdiye dek hep geri planda kalmış bulunan kültürel ilişkilerimizde ülkemizde 2002 yılında hükümet değişikliğinin yaşanmasının ardından bariz bir artış gözlenmiştir.’’

"Birinci Körfez Savaşı, ikili ilişkilerin bölgesel boyutunda ortak bir payda yarattı"

Koçhan iki ülke arasında ki bu dönemde yaşanan en büyük politik yakınlaşmayı da şöyle anlatıyor:

‘’Birinci Körfez Savaşı sırasında iki ülkenin izlediği paralel politikalar, yani her iki ülkenin de Irak’a müdahalede diğer devletlerle birlikte çalışması ikili ilişkilerin bölgesel boyutunda ortak bir payda yaratmıştır. SA, Türkiye’nin Körfez’deki savaş nedeniyle uğradığı kayıpların giderilmesine katkı sağlamak üzere Türkiye’ye 1,2 milyar ABD Doları tutarında petrol hibe etmiş, ayrıca Türk Savunma Fonu’na 1 milyar ABD Doları karşılığı petrol katkısında bulunmuştur."

Siyasi ilişkilerin ve temasların yavaş olduğu dönemde bile Türkiye ve Suudi Arabistan genel olarak iyi ticari ilişkiler yürüttü. Ankara-Riyad ilişkileri, 2002’de, Mekke’deki Osmanlı eseri Ecyad Kalesi’nin yerine otel yapılması için yıkılması ile ilk ciddi gerilmesini yaşadı. AKP hükümeti 2002'de iktidara geldikten sonra, Orta Doğu ülkelerinin birçoğuyla olduğu gibi Suudi Arabistan’la da ilişkileri geliştirildi.

Mısır, Riyad ile Ankara'nın arasına giriyor

2003 sonrasına gelindiğinde, iki ülkenin yetkilileri birbirlerini sıkça ziyaret etmeye başladı. Ta ki 2013 yılına kadar. Türkiye ve Suudi Arabistan, Mısır’da gerçekleşen askeri darbede aksi tarafları destekledi ve iki ülke arasındaki ilişkiler zedeledi.

Mısır’daki darbe, ilişkileri kopma noktasına getirmese de 2017’de meydana gelen Katar krizi Ankara ile Riyad arasındaki ipleri en gergin hallerinden birine getirdi. 

Suudi Arabistan Katar’ı teröre destek vermekle suçlarken; Riyad'ın yanında yer alan Bahreyn, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Libya ve Maldivler, Katar ile ilişkilerini kesti. Türkiye’nin Katar yanlısı bir politika izlemesi Suudi Arabistan'ı bir hayli kızdırdı. Bu dönemde, Suudi medyasında da Türkiye’ye yönelik ağır  eleştiriler yer aldı. Yaşanan 'Körfez krizi' sonucu Türkiye ve Suudi ilişkileri kopma noktasına geldi. Türkiye her ne kadar tarafsız bir tutum sergilediğini savunsa da, Suudi hükümeti 'Ankara-karşıtı' fikrini değiştirmedi.

İlişkilerdeki son büyük şok ise 2 Ekim de yaşandı. İstanbul’daki Suudi Konsolosluğuna giren Muhalif Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı o binadan bir daha çıkmadı. Kaşıkçı’nın hala ‘kayıp’ olması ve Suudi Arabistan cephesinden bugün itibariyle net bir açıklama olmaması, hiç şüphesiz Türkiye hükümetinin 'sabrını sınıyor'. Böyle bir olayın Türk topraklarında yaşanması ve olayın dünyada büyük yankı uyandırması ise Suudilerin yanı sıra Türkiye’nin de imajını kötü etkiliyor. Türkiye’nin Suudi Arabistan'a karşı ne tür bir tavır takınacağını ve ne tür yaptırımlar uygulayacağını, bunun sonucunda Türk- Suudi ilişkilerinin ve bütün Orta Doğu’nun nasıl etkileneceği önümüzde günler gösterecek.

İlgili Haberler