04 Kasım 2022 17:41
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, Dünya Ermenileri Zirvesi kapsamında Ermenistan'da yaptığı görüşmeler üzerine, "Ermenistan Cumhurbaşkanı Vahagn Haçaturyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Ermenstan Meclis Başkanı Alen Simonya ve Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin temsilcisi ve Ermenistan Meclis Başkan Yardımcısı Rubinyan ile pek çok milletvekili ve bakanla da temaslarda bulundum. Bütün bu temaslarımızda Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecini ve Kafkaslarda hayal ettiğimiz kalıcı barışı istişare ettik" dedi. Barış ve normalleşme sürecine değinen Paylan, "Bu meseleyi bu kadar uluslararasılaştırmamalıyız. Bunun için de bir anahtar var. İki kardeş halk barıştırılması için bir anahtar var. Anahtar aktör Türkiye'dir. Güney Kafkasya'da barışı sağlayacak anahtar ülke Türkiye'dir. Diğer ülkeler çatışma üzerinden kendi çıkarlarını koruyabilirken Türkiye ancak barış üzerinden bir kazanım sağlayabilir. Bu kazanım yalnızca Türkiye'nin değil, Azerbaycan'ın ve Ermenistan'ın olacaktır" diye konuştu.
HDP Diyarbakır Milletvekili Garo Paylan, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; Ermenistan’a yaptığı ziyaret ve oradaki temaslarına ilişkin açıklamalar yaptı. Paylan, Kafkaslar'da kalıcı barışın sağlanması gerektiğine vurgu yaptı.
Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan'da önyargıların oluşturulduğunu ifade eden Paylan, "Risklerle de karşı karşıyayız. Nefret söylemleri, milliyetçi söylemler çok kolaydır. Milliyetçi politikalar sürdürmek çok kolaydır. Savaş politikalarına savaş tamtamları çalmak çok kolaydır. Bunlar için nefret söylemleri yeterlidir. Ama barışı kurmak, önyargıları bitirmek çok zordur. Uzun süredir birbirine kıyan halkları barıştırmak çok zordur. Bunun için cesaret, kararlılık, irade gerekir. Ben bu mücadeleye talibim" dedi.
Paylan'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"Dünya Ermenileri Zirvesi vesilesi ile geçtiğimiz günlerde 5 gün süren bir program çerçevesinde Ermenistan'daydım. Ermenistan'da çok sayıda temasta bulundum ama bunların hepsinden önce söylemek istediğim şey Ermenistan halkının, kamuoyunun, basınının çok büyük bir ilgisi ile karşılaştım. Bununla Türkiye'nin bir milletvekili olarak gurur duydum. Ermenistan'dan bilmiyorsunuz ama söyleyeyim Türkiye çok yakından takip ediliyor. İki halk uzun süredir sorunlar yaşıyor. Ermenistan'ın kapısı da 30 yıldır kapalı. Ermenistan halkı, 30 yıldır kapalı olan bu kapının açılmasını ve ilişkilerin normalleşmesini bekliyor.
Bu çerçevede Ermenistan Cumhurbaşkanı Vahagn Haçaturyan, Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Ermenstan Meclis Başkanı Alen Simonya ve Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin temsilcisi ve Ermenistan Meclis Başkan Yardımcısı Rubinyan ile pek çok milletvekili ve bakanla da temaslarda bulundum. Bütün bu temaslarımızda Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecini ve Kafkaslarda hayal ettiğimiz kalıcı barışı istişare ettik. Bu konuda temaslarda bulunduk.
Yaptığımız temaslar ve Kafkaslar'daki gördüğüm durum hakkında şunu söyleyebilirim; kritik bir aşamadayız. Barış için fırsat pencereleri açılır ve eğer bu fırsat pencereleri iyi değerlendirilmezse daha sonra bu fırsat penceresi kapanır. Ben Kafkaslar'da barış için ciddi bir fırsat penceresinin olduğunu düşünüyorum. Ancak risklerle de karşı karşıyayız. Nefret söylemleri, milliyetçi söylemler çok kolaydır. Milliyetçi politikalar sürdürmek çok kolaydır. Savaş politikalarına savaş tamtamları çalmak çok kolaydır. Bunlar için nefret söylemleri yeterlidir. Ama barışı kurmak, önyargıları bitirmek çok zordur. Uzun süredir birbirine kıyan halkları barıştırmak çok zordur. Bunun için cesaret, kararlılık, irade gerekir. Ben bu mücadeleye talibim. Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan'ın bütün siyasetçilerinin de talip olmasını istiyorum. Şimdi barış için bir fırsatımız, şansımız var. Bu şansı iyi değerlendirmeliyiz.
Ermenistan, Türkiye, Azerbaycan tarafında da önyargılar var. Bütün bu önyargılar anlaşılır önyargılar. Neden? Çünkü on yıllardır halklar birbirine karşı önyargılar ile doldurulmuş durumdalar. Gerçek veya yalan propagandalar, nefret söylemleri ile birbirlerine karşı önyargılar büyütülmüş durumda. Şimdi bu önyargıları bitirmek için barışın yolunda bir irade göstermemiz gerekiyor.
1990'lardaki birinci savaştan sonra Ermenistan tarafı maksimalist beklentiler içerisinde maalesef barışa ulaşmamız hakkında hatalar yaptı. Çünkü beklentileri maksimalist. Maksimalist beklentiler içerisinde adil bir barışa ulaşma şansı yoktur. Çünkü bir halk, yalnızca barış benim için olsun, ben ne diyorsam o olsun derse orada barıştan bahsedilemez. Kalıcı barış için; çatışan tarafların her ikisi için de adalet isteyen bir barış ile ancak kalıcı barışı sağlayabilirdik. Maalesef 1990'lardaki bu fırsat penceresini bu anlamda kaçırdık. Hatalar yaptık.
İkinci savaştan sonra da ben aynı hatayı Azerbaycan'ın yaptığını görüyorum. Azerbaycan tarafı da şu anda tıpkı Ermenilerin 1990'larda yaptığı gibi maksimalist beklentiler içinde. Hep benim istediğim olsun diyor, her şey benden yana olsun diyor. Maalesef böyle beklentiler içinde de yeniden adil bir barışa ulaşma şansı yoktur. Kalıcı bir barışa ulaşma şansı yoktur. Kalıcı bir barış ancak Azeri ve Ermeni halklarının adil, kalıcı bir barışa ulaşması ile olabilir. Bu barışta adaletin imzası olması gerekir. Yalnızca 35 yıl öncesine kadar Suşa'da, Karabağ'da, Bakü'de Azeri ve Ermeniler bir arada yaşıyorlardı. Ama milliyetçi yarışlar çerçevesinde birbirlerinden koptular, birbirlerine kıydılar. Şimdi bu bir arada yaşama iradesini hatırlatma zamanı. Bunu hatırladığımız zaman kalıcı barışa çok daha çabuk ulaşacağız.
Coğrafya kaderdir. Türkiye de Ermenistan da Azerbaycan da komşularını değiştiremeyecek. Madem ki coğrafya bizim kaderimiz madem ki bir komşu olarak bir arada yaşamak zorundayız kalıcı bir şekilde barış içinde yaşamanın yollarını bulmalıyız. Bu da ancak adil bir barıştan geçer.
1990'lardaki fırsat penceresinden bahsettim. O zamanki Cumhurbaşkanı Levon Terpotrosyan görüştüm. Terpotrosyan ile uzun süren çok samimi bir sohbet gerçekleştirdik. Çok mutlu olarak söyleyebilirim ki sayın Terpotrosyan da şu an gerçekleşme olasılığı olan barışla ilgili her türlü sorumluluğu almaya hazır olduğunu bana iletti. Maalesef 1990'lardaki o fırsat penceresini kaçırmıştık. Ama şimdi o dönemin aktörlerinin yeniden sorumluluk alma konusunda irade koyması önemlidir.
2008'de futbol diplomasisi ile adlandırılan protokoller devam eden yeni bir fırsat penceresi vardı. O dönemde de Cumhurbaşkanı Ser Sarkisyan idi. Sarkisyan ile de görüşme yaptım. Kendisine de sorumluluk alma çağrısı yaptım. Şimdi bu anlamda hep beraber sorumluluk alma zamanıdır. Sayın Nikol Paşinyan'da bu barış iradesi var. Barış, masaya oturma çağrısı yapıyor. Bu konuda Ermenistan'daki barış iradesi gayet yerinde. Ama Ermenistan'da buna inanmayan muhalefet de var. Şu anda uzatılan bu eli tutma zamanıdır. Azerbaycan'dan da Türkiye'den de tutma zamanıdır. Önemli bir fırsat penceresidir bu. Paşinyan barış elini uzatıyor. Adil bir barışa ulaşmalıyız.
Sınırın açılacağına dair açıklamalar var. İki halk arasında bir sorun var, sınırlarınız kapalı ise sorunlarınızı çözemezsiniz. İki komşu hane olarak düşünün, sorunlarınız var, kapılarınız kapalı ise sorunları çözemezsiniz. Kapıyı açarsanız sorunları çözebilirsiniz. Bu önyargıları nasıl bitireceğiz? Sınırı açacağız, ilişkileri artıracağız, kültürel, diplomatik, ekonomik ilişkileri başlatacağız. Bu ilişkiler sonucunda da önyargıları sona erdireceğiz. Her iki halk da kazanacak.
Bu sınırın açılması elbette Ermenistan için faydalıdır. En az Ermenistan halkı kadar Türkiye'nin doğu illeri için de faydalı olacak. Buradan Türkiye'nin doğu illerindeki belediye başkanlarına, valilere, tüm yöneticilere, milletvekillerine çağrımdır. Bu konuda çıkın açıklamalar yapın. Hükümete baskı yapın. Bu sınırın açılmasının Kars'ın, Iğdır'ın, Ardahan'ın, Van'ın, Diyarbakır'ın hatta limanlar üzerinden Trabzon ve Rize'nin kaderini değiştireceğine dair çağrılar yapın. Ağrı niye bu kadar yoksul, Kars, Iğdır neden bu kadar yoksul? Çünkü hemen yanındaki Ermenistan ile sınır kapalı. Bu sınır açılırsa tüm bölge halkları hep beraber kazanacaktır. Savaşlarla hep beraber kaybettik, barış ile hep beraber kazanabiliriz. Ermenistan, Türkiye, Azerbaycan da halkı da kazanır.
Şöyle bir riskimiz var. Bunu Ermenistan'da yaptığım temaslarda da gördüm. Maalesef son dönemde yeniden bir çatışmalı süreç içerisinde bu çözüm yolundayız ama çözümü uluslararaslaştırmak gibi bir sorunla da karşı karşıyayız. Bölgede büyük oyuncular var. İran, Rusya var. Son çatışmalardan sonra Amerika Kongre Başkanı Pelosi de oraya gitti. En son sayın Paşinyan ve sayın Aliyev, Putin çağırdı, Soçi'de görüşmeler yaptılar. Büyük güçlerin oyun sahasına döndü tekrar Kafkasya. Güç mücadeleleri var büyük güçlerin. Bu kadar büyük güçler, bu bölgede kendi çıkarları çerçevesinde taraflara çağrılarda bulunurlarsa bu sorunun çözümü zorlaşır.
Bu meseleyi bu kadar uluslararasılaştırmamalıyız. Bunun için de bir anahtar var. İki kardeş halk barıştırılması için bir anahtar var. Anahtar aktör Türkiye'dir. Güney Kafkasya'da barışı sağlayacak anahtar ülke Türkiye'dir. Diğer ülkeler çatışma üzerinden kendi çıkarlarını koruyabilirken Türkiye ancak barış üzerinden bir kazanım sağlayabilir. Bu kazanım yalnızca Türkiye'nin değil, Azerbaycan'ın ve Ermenistan'ın olacaktır. Bu konuda Türkiye'deki tüm aktörlere, hükümete, Cumhurbaşkanı'na çağrımdır; gelin bu iki küs kardeş halkı barıştıralım. İki ülkeyi barıştıralım. Bu konuda hep beraber sorumluluk alalım. Hep beraber kazanma zamanıdır. Ben Kafkaslar'da kalıcı barış için Azerbaycan- Ermenistan barışı için ve Türkiye-Ermenistan normalleşme süreci için her türlü sorumluluğu almaya hazırım. Bundan sonra da alacağım."
Paylan, Ermenistan'ın normalleşme sürecine ilişkin gazetecilerin yönelttiği soruya, "Bu iki yıl önceki savaştan sonra bir ateşkes anlaşması imzalandı. Daha sonra sayın Aliyev, barış için beş şart ortaya koydu. Bunların en önemlisi iki tarafın birbirlerinin toprak bütünlüğünü kabul etmesiydi. Bu beş şartın beşini de Paşinyan hükümeti kabul etti. Barış için aslında şartlar uygun. Tarafların yalnızca masaya oturması gerekiyor. Adil bir barışa ulaşması gerekiyor" yanıtını verdi.
Paylan, "Güney Kafkasya'da çözüm istemeyenler bellidir. Çözüm istemeyenler, çözümsüzlük üzerinden bölgedeki hegemonyalarını sürdürenlerdir. Bu Rusya'dır büyük oranda. Çünkü çözümsüzlük üzerine bölgedeki hegemonyasını sürdürebilir. Biz ise ancak ve ancak barış ile birlikte tüm halkları kazandıracak bir döneme geçebiliriz. Bu açıdan madem ki çözümsüzlük diğer güçlere kazandırıyor, çözüm ise bize, Ermenistan ve Azerbaycan halklarına kazandırıyorsa şimdi biz daha fazla sorumluluk almalıyız ki bu kilitlenmiş süreci açabilelim. Bu anlamda anahtar ülke Türkiye'dir. Bizler bu anlamda daha fazla sorumluluk almalıyız" dedi.
Ermenistan'da muhalefetin barışan inanmadığını ifade eden Paylan, bunun nedenine ilişkin sorulan soruya, "Sarkisyan, eski Cumhurbaşkanı, muhalefet önderlerinden birisi. Bu konuda Ermenistan'da hâkim olan önyargıları dillendiriyor muhalefet. Şu anda Azerbaycan'ın maksimalist talepleri ve Türkiye'nin bu konuda adım atmakta çekingen davranması konusunda önyargılar maalesef Ermenistan kamuoyunda güçlü... Türkiye'de bu sürece dair muhalefet yok. Bütün siyasi partiler, normalleşme sürecini destekliyor. Türkiye adım atmakta gayet rahat. Çünkü herkes Güney Kafkasya'da bütün siyasi partiler barışı istiyor. Ama Ermenistan'da bir muhalefet, buna ilişkin önyargılar var. Bu sürecin de akamete uğrayacağına dair bir düşünce var. Bu düşünceyi geriletmenin yolu laf değil icraattır. Şimdi icraat yapma zamanı" diye konuştu. (ANKA)
© Tüm hakları saklıdır.