"Cennet Belgeleri"nin yayımlanmasının ardından Alman hükümeti, vergi kaçırmaya yönelik mevcut tedbirleri sertleştirmek istediğini açıkladı. Frankfurter Rundschau gazetesi bu sorunun üzerine kararlılıkla gitmek gerektiği görüşünde:
"Gazeteci ağları, skandal durumları gün ışığına çıkartarak ve skandala karışan isimleri yayınlayarak büyük hizmet vermiş oluyor. Paradise Papers gibi belgelerin gün ışığına çıkartılması sonucunda kâr yapmaya yönelik utanmaz gayretler ete kemiğe bürünüyor, kimlik kazanıyor. Bu duruma karşı şimdiye kadar duyulan öfke de sonuçsuz kalmadı. Ancak buna rağmen vergi kaçırma ile mücadele her zaman başarılı olmuyor. Panama Belgeleri skandalında Panama'ya baskı kolay yapılabilmişti. ABD ile AB güç gösterisine başlayınca İsviçre bile banka sırlarından vazgeçmek zorunda kalmıştı. Ne var ki kayıt dışı finans alanlarının güçlü müttefikleri de var. Bunlar Zürih ya da Frankfurt'taki bankalara karşı harekete geçtiğinde karşılarında ABD'nin sert tavrını buluyorlar. Ama Amerikalılar kendi evlerinde Delaware ya da Nevada'da offshore alanlarını koruyorlar. İngiltere de benzer bir tutum içinde. İşte bu yüzden bu gidişata en azından biraz olsun set çekmek için daha çok sayıda ifşaata ihtiyaç var.”
Trierischer Volksfreund adlı gazete ise ortaya çıkartılan yeni vergi skandalının vahşi kapitalizm ürünü olduğu görüşünü savunuyor:
"Kara para aklayanlar sadece uyuşturucu baronları değil. Aynı zamanda tanınmış siyasetçiler, uluslararası arenada faaliyet gösteren büyük işletmeler ve bilinen milyarderler de bunu yapıyor. Yaptıkları iş yasal boşluktan faydalandıkları bir alan içinde dahi olsa da yine de bunlar dürüst insanlar değil. Hiçbiri değil. Bunlar dünyamızı kirletiyor. Daha açık söylemek gerekirse, burada yapılan şey en sapık vahşi kapitalizm ürünü. Aynı zamanda yapılan şey toplumun kandırılması, her türlü dayanışma düşüncesinin ve nihayetinde demokrasinin delinmesi anlamına geliyor. Eğer devler yasaların arkasından dolanabiliyorsa neden sokaktaki normal vatandaş yasalara uymak zorunda olsun?”
Freie Presse gazetesi konuyu Avrupa'nın geneli temelinde ele alıyor:
"Eğer yalpalamakta olan Avrupa evi yeniden sağlam temellere kavuşmak istiyorsa, bu evin kurallarına karşı hareket edenleri siyasetin kararlılıkla cezalandırararak güven yaratması gerekir. Bu evin sakinleri eğer ciddiye alınıyorsa, o takdirde evin pahalı katında oturan zenginlerin hile ile kira vermekten kurtulmaya çalışması göz göre göre kabul edilemez. Çünkü bu durum, moral bozukluğuna ve öfkeye sebep olabilir. AB'nin acilen daha fazla şeffaflık ve asgari vergi standartları sağlaması gerekir. Burada söz konusu olan devletin ve vatandaşlarının şu anda kaybettiği büyük miktarda paradır. Ama daha önemli olan vergi adaletinin sağlanması ve Avrupa'daki demokrasilerde -ister zengin ister yoksul- herkesin toplum için ortak katkı sunacağına dair inancın pekiştirilmesidir."
Reutlinger General-Anzeiger gazetesi ise Bonn'da bugün başlayan ve iki hafta sürecek olan İklim Zirviesi'ni ve Almanya'nın yükümlülüklerini yorum sütununa taşımış:
"Karşılıklı etkileşim bazen farklı yönlerde olabiliyor. Zira Bonn'daki İklim Konferansı Berlin'de üçlü koalisyon hükümetini oluşturmak üzere ön görüşmeler yapan katılımcıların gündemini de etkiliyor. Almanya'nın sera etkisi yapan zararlı gazları 2020 yılına kadar yüzde 40 oranında azaltma taahhüdünü bu şekliyle büyük bir olasılıkla yerine getiremeyecek olması, bu durumda daha da büyük bir önem kazanıyor. Tüm dünyadan katılımcılar Bonn'da iklimin nasıl korunacağı yönünde kafa yorarken, ev sahibinin bu yöndeki hedeflerini aşağı doğru çekmek istemesi iyi bir izlenim bırakmayacak. Almanya'nın bu konuda güvenilir bir ortak olarak kalması ve taahhütlerine sadık kalması gerekir, özellikle de Donald Trump'ın başkan olduğu böyle bir dönemde."
© Deutsche Welle Türkçe
ÇA,BD