Seyfi Doğan - Ankara
İstanbul'da "yenidoğan çetesi" adıyla anılan sağlık skandalına yönelik tepkiler büyüyor. Büyükçekmece Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, 22’si tutuklu 47 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. Çete, bazı 112 Acil çalışanlarıyla iş birliği yaptığı iddiasıyla yeni doğan bebekleri kasten tehlikeye atarak özel hastanelere sevk edip, SGK üzerinden haksız kazanç sağlamak ve en az 12 bebeğin ölümüne neden olmakla suçlanıyor. Operasyon sonrası 10 özel hastanenin ruhsatı iptal edilirken, Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, bu hastanelerin hasta kabul etmeyeceğini ve mevcut hastaların başka yerlere nakledileceğini açıkladı. Hastaların özel hastanelere yönlendirildiği iddiaları gündemdeyken özel hastane, yatan hasta ve ameliyat sayılarında artış dikkat çekti. Skandalın ortaya çıkmasıyla birlikte sağlık hizmetlerinin özelleştirilme politikaları tartışmaya açıldı. T24, AKP ile hız kazanan sağlıkta özelleştirme sürecini verilerle ele aldı.
Adım adım uygulanan sağlık politikaları
Yenidoğan çetesine yönelik operasyon sonrası AKP’nin iktidara geldikten hemen sonra başlattığı Sağlıkta Dönüşüm Programı (SDP) yeniden gündeme geldi. Haziran 2002 tarihinde Dünya Bankası’nın (DB) Türkiye’ye sunduğu reform raporu, AKP hükümetinin sağlık politikalarının temelini oluşturdu. Raporda öne çıkan reform önerileri, sosyal güvenlik örgütlerinin birleştirilmesi, genel sağlık sigortasının kurulması ve kamu hastanelerinin özerkleştirilmesi gibi adımları içeriyordu.
Türkiye’de, Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesinde sosyal sigorta kurumları özel sağlık hizmetlerini yalnızca istisnai durumlarda kullanıyordu. Özel sektörün finansmanı büyük oranda cepten yapılan harcamalar ve özel sigortalarla sağlanıyordu. 2003’te SDP’nin uygulanmasıyla, sosyal sigorta kurumlarının özel hastanelerden hizmet satın almasının yolu açıldı. 2008’de yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası (GSS) ile kamu ve özel hastaneler eşit statüde kabul edilerek özel hastanelerin GSS fonlarından yararlanması genişletildi.
AKP, DB’nın raporunda yer alan maddeleri hayata geçirmek için henüz iktidarının ikinci haftasında sağlıkta acil eylem planı ilan etti. İlgili raporda yer alan maddeler AKP iktidarının ilk 10 yılı içerisinde uygulamaya konuldu.
“Çakılı kadro uygulaması”
Kamuoyunda “Çakılı kadro uygulaması” olarak bilinen “Eleman Temininde Güçlük Çekilen Yerlerde Sözleşmeli Sağlık Personeli Çalıştırılması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 2003 yılında yasalaştı. Bu düzenleme ile Sağlık Bakanlığı’nın (SB) sözleşmeli personel çalıştırmasına yasal zemin hazırlandı. Bu kanun kamuoyunda sağlık alanında “kuralsız, güvencesiz çalışma da yaygınlaştırılması” olarak değerlendirildi.
SSK’ya ait hastaneler Sağlık Bakanlığı’na devredildi
2005 yılında ise, 5283 sayılı “Bazı Kamu Kurum ve Kuruluşlarına Ait Sağlık Birimlerinin Sağlık Bakanlığına Devredilmesine Dair Kanun” hazırlandı. İlgili kanunla birlikte SSK’ya ait 182 hastane, 212 dispanser, 202 sağlık istasyonu, 3 ağız diş sağlığı merkezi ve hemodiyaliz merkezleri ile birlikte toplam 573 sağlık kurumu Sağlık Bakanlığı’na devredildi.
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası
Kamuoyunda en çok tartışılan konulardan biri olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası (SSGSS) 2006 tarihinde kabul edildi. SSGSS ile birlikte bütçeden yapılan sağlık harcamaların zaman içerisinde kısıtlanması ve bunun yerine çalışanlardan yapılan kesintilerle sağlık hizmetlerinin finansmanının sağlanması amaçlandı. Bu kanun, SGK’nın özel sağlık sektöründen hizmet satın alacak bir kuruma dönüştürüleceği ve tüm bu uygulamaların sağlık hizmetlerinin kamusal bir hizmet olmaktan çıkıp açıkça özelleştirildiği eleştirilerine maruz kaldı.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan 14 Mart 2006 tarihinde Tıp Bayramı nedeniyle düzenlenen gecede yaptığı konuşmada “Sağlık alanında yapılması gerekenleri yaptık diye bir iddiamız olmadı, olmayacak. Ama farklı projelere imza atmak istiyoruz. Onu ısrarla söylüyorum; nasıl dünyada her şeyin serbest piyasası varsa sağlıkta da serbest piyasa oluşmalıdır” ifadelerini kullandı.
Aile hekimliği sitemi ve Sağlık Bakanlığı hastanelerinin özerkleştirilmesi
2004 yılında pilot uygulaması başlanan Aile Hekimliği sistemi 2010 yılında tüm ülkeye yayılmasına karar verildi.
2011 yılında yürürlüğe koyulan Sağlık Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK) Dünya Bankası’nın en önemli özelleştirme adımlarından birini oluşturan zincirin son halkası oldu. Bu uygulama kamuoyunda Sağlık Bakanlığı Hastanelerinin özerkleştirilmesi ve Bakanlığın bu yolla hizmet sunumundan tamamen çekilerek denetleme ve koordinasyon görevlerini içinde kalması olarak yorumlandı.
Erdoğan’ın “hayalim” dediği şehir hastaneleri
Türkiye'deki şehir hastanesi projeleri, geleneksel devlet hastanelerinden farklı olarak “Kamu-Özel Ortaklığı” modeliyle hayata geçiriliyor. Bu modelde, devlet hastanenin inşaatı karşılığında özel sektöre 25 yıl boyunca kira ödüyor. Sağlık hizmeti kamu personeli tarafından sağlanırken, bahçe bakımı, görüntüleme, laboratuvar ve yemekhane gibi hizmetler tamamen özel sektöre devrediliyor. Böylece devlet, şehir hastanelerinde kiracı konumuna gelirken, özel sektör operasyonel yönetimde büyük rol üstleniyor. Şehir hastaneleri yönelik bir diğer nokta ise bütçe üzerindeki ağır yükleri. Cumhurbaşkanlığı Yatırım Programı verilerine göre, 2017-2024 döneminde bu hastaneler için toplamda 130 milyar 767 milyon TL kira ödemesi yapılacağı belirtildi. 2024 yılı bütçesi incelendiğinde ise şehir hastanelerine ayrılan payın, Sağlık Bakanlığı bütçesinin yüzde 11.4’ünü oluşturduğu ortaya çıktı.
Hastalar, özel hastanelere mi yönlendiriliyor?
Sağlık skandalı sonrası tartışmalarda hastaların özel hastanelere yönlendirildiği tartışılırken, Sağlık Bakanlığı’nın en son 2022 yılında yayınladığı Sağlık İstatistikleri Yıllığı’na göre özel hastane, hasta ve ameliyat olan hasta sayısındaki artış dikkat çekti. Özel hastanelerin yenidoğan yoğum bakım yatak sayısının kamu hastanelerinden yüzde 14 fazla olması ise dikkat çeken bir diğer veri oldu.
Özel hastane sayısı 20 yılda yüzde 100’ün üzerinde çıkarken hasta sayısı yüzde 619 arttı
2002-2022 yılları arasında Sağlık Bakanlığı hastanelerinin sayısı yüzde 18 artışla 774’ten 915 ’e, üniversite hastanelerinin sayısı yüzde 36 artışla 50’den 68’e çıkarken özel hastanelerin sayısı yüzde 111 artışla 271’den 572’e yükseldi. Aynı yıllar arasında Sağlık Bakanlığı Hastanelerinde yatan hasta sayısı yüzde 71 artarken özel hastanelerde yatan hasta sayısı yüzde 619 arttı.
Özel hastanelerde ameliyat sayısı yüzde 676 arttı
2002-2022 yılları arasında Sağlık Bakanlığı hastanelerinde gerçekleştirilen ameliyat sayısı 179 artışla 1.072.417 ’ten 2.997.651’e, üniversite hastanelerinde yüzde 250 artışla 307.108 ’den 1.077.013’e çıkarken özel hastanelerin gerçekleştirilen ameliyat sayısı yüzde 111 artışla 218.837’den 218.837’e yükseldi.
Özel hastanelerde yenidoğan yoğum bakım yatak sayısı dikkat çekiyor
Sağlık Bakanlığı'na bağlı hastanelerde yenidoğan yoğum bakım yatak sayısı 4738 iken bu sayı üniversite hastanelerinde 1617, özel hastanelerde ise 7248. Özel hastanelerin sahip olduğu yenidoğan yoğum bakım yatak sayısı Sağlık Bakanlığı ve Üniversite hastanelerinin sahip olduğu toplam yenidoğan yoğum bakım yatak sayısından yüzde 14 daha fazla.