Covid’in ilk ortaya çıktığında, bilinç bulanıklığı, bitkin hissetme, tat ve koku kaybı gibi çok tuhaf, belirsiz semptomlarla tanımlandığını belirten Londra'da pratisyen hekim Ziad Tukmachi, "Şimdi, klinik olarak griple birbirinden ayırmak çok zor. Covid-19 semptomlarının gribe daha benzer semptomlara dönüştüğünü hissediyorum” diyor.
University College London'da moleküler viroloji profesörü Greg Towers, "Virüs her zaman daha az patojenik olmak zorunda değil. Daha çok, önceden SARS-CoV-2 ile karşılaşmış ve bağışıklık sistemlerini daha iyi düzenleyen insanları enfekte ediyor, bu nedenle bu insanların hastalanma eğilimleri daha düşük" diyor.
Towers’a göre pandemi süresince alınan en önemli ders, hastalarda ortaya çıkan semptomlar büyük ölçüde önceki bağışıklık durumuna bağlı olması.
2024'te ise bu durum, söz konusu kişinin kaç kez Covid’e yakalandığı, aşılanıp aşılanmadığı ve aşı kaynaklı bağışıklığının azalıp azalmadığı gibi karmaşık bir sürü faktöre bağlı.
ABD'deki New York Şehir Üniversitesi'nde epidemiyolog Denis Nash, son takviye aşılarının üzerinden uzun bir süre geçmişse Covid-19 ile ilk kez karşılaşan kişilerin daha büyük risk altında olduğunu söylüyor.
Hala bir şekilde Covid bulaşmamış insanlar olduğunu vurgulayan Nash, “Eğer bu kişiler aşılanmamış ya da eksik aşılanmışlarsa, şiddetli ve uzun süreli semptomlar açısından en yüksek riske sahipler" diyor.
Ancak, Sars-CoV-2 ya da bilinen adıyla Covid-19, sürekli olarak mutasyona uğruyor, bu da insan vücuduna etki etme şeklini zor algılanır şekilde değiştiriyor. Örneğin JN.1 varyantı, diğer Omicron alt varyantlarına kıyasla bağışıklık sisteminden kaçma konusunda daha yüksek bir kabiliyete sahip. Ancak bu aynı zamanda insan vücudunu etkileme şeklini de değiştiriyor.
Virginia Commonwealth Üniversitesi Tıp Fakültesi'ndeki araştırmacıların 2023’te yaptığı bir çalışma, pandeminin başlarına kıyasla, Omicron varyantının bulaştığı kişilerin koku veya tat alma duyularını kaybetme olasılıklarının sadece yüzde 6-7 olduğunu ortaya koydu.
İngiltere'deki Exeter Üniversitesi'nde kardiyometabolik sağlık alanında çalışan Doç. Dr. David Strain BBC'ye yaptığı değerlendirmede, bunun yerine hastalarının JN.1 veya EG.5 varyantları ile enfekte olduktan sonra ishal veya baş ağrısı şikayet olasılığının daha yüksek olduğunu söylüyor.
Towers ise "Viral tropizmde, yani hangi hücrelerin enfekte olacağı konusunda büyük bir değişim oldu" diyor ve şöyle devam ediyor:
"Bu da spike proteininin dizilimi tarafından yönetilen bir durum. Dünyada neredeyse herkes enfekte oldu ya da aşılandı. Bu nedenle de virüs bulaşmaya devam etmek için bu bağışıklık sistemlerinden kaçmak için büyük bir baskı altında. Spike proteini de bu yüzden çok gelişti. Bu da virüsün vücuda giriş yapmak için farklı hücreleri enfekte etmesine yol açıyor, işte bu yüzden insanlar artık koku ve tatlarını kaybetmiyor.",
Araştırmacılar Sars-CoV-2 enfeksiyonunun daha güç algılanan sonuçlarının virüsün varyantları arasında farklılık gösterip göstermediğini anlamak üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Aynı zamanda herhangi bir farklılığın aşı kaynaklı korumanın azalmasından kaynaklanıp kaynaklanmadığını da anlamaya çalışıyorlar.
Mevcut endişelerden biri, virüsün mikro pıhtılar oluşturarak kan damarlarına ve iç organlara zarar verme kabiliyeti. Exeter Üniversitesi'nden Doç. Dr. David Strain'in gördüğü hastalara dayanarak, yaklaşık bir milyon kılcal damardan oluşan bir organ olan böbrek özellikle savunmasız görünüyor.
Bunların sadece gözlemlerden ibaret olduğunu söyleyen Strain, yeni JN.1 varyantında mikrovasküler yani küçük kan damarları ile ilgili komplikasyonlar ve böbrek fonksiyolarında daha kötü görünen bazı değişiklikler gördüklerini söylüyor:
“Ancak bunun varyanttan ötürü mü yoksa birçok insanın en son aşılarının üzerinden 18 ay ile iki yıl geçmiş olmasından mı kaynaklandığını söylemek zor."
Ağustos 2023'te yapılan bir çalışma mikro pıhtıların uzun Covid'in bir nedeni olabileceğini öne sürdü. Araştırmacılar şimdi kronik vakalarda daha fazla artış görebileceğimizden endişe ediyor. Bununla birlikte, bunun yeni varyantın mı yoksa toplum bağışıklığının azalmasının mı bir sonucu olduğunu ayırt etmek güç.
Imperial College London'da immünoloji profesörü olan Danny Altmann, “Mart-2020 yaz döneminde yapılan çalışmalar, herhangi bir vakada uzun Covid riskinin yaklaşık yüzde 10 olduğunu gösteriyor" diyor.
“Şimdi çok daha fazla enfeksiyon var ve uzun Covid riski, daha hafif bir varyant nedeniyle değil, aşı dozlarından bir dereceye kadar korunma nedeniyle düşmüş görünüyor. İsveç'te yapılmış bir çalışmaya dair yayımlanan bir makale, korumanın her ek dozla birlikte arttığını gösteriyor."
Tüm bunlar da aslında tüm yaş grupları için aşı takviyelerini güncel tutmanın ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Politikacılar uzun zamandır Covid'i geride bırakmaya istekli olsa da Strain, farklı varyantların bize nasıl bulaşmaya devam ettiğini izlemeye devam etmenin hayati önem taşıdığını söylüyor.
Strain, “Belirtiler bir varyanttan diğerine değişiyor gibi görünüyor” diyor ve şöyle devam ediyor:
“İlk semptomun baş ağrısı olduğu dönemler de oldu, daha gastrointestinal (sindirim sistemiyle ilgili) olduğu dönemler de. Hepimiz normal hayatımıza geri dönmek istiyoruz ama gerçek şu ki Covid hiçbir yere gitmiyor."
JN.1'in belirtileri neler?
Son zamanlarda enfeksiyonların artmasında rol oynayan JN.1, Sars-CoV-2'nin önceki varyantlarıyla aynı semptomların çoğuna sahip: Boğaz ağrısı, yorgunluk, baş ağrısı ve öksürük.
Belirtilerdeki farklılıklar genellikle kişinin sağlık durumuna ve bağışıklık sistemine bağlı. Ancak bazı uzmanlar, JN.1 enfeksiyonunun en yaygın ilk belirtileri arasında ishal veya baş ağrısı olduğunu bildiriyor. Daha az sayıda hasta koku alma duyusunu kaybediyor.