28 Ekim 2024 14:51
T24 Haber Merkezi
İYİ Parti'nin eski GİK Üyesi CHP'li Bahadır Erdem, MHP lideri Devlet Bahçeli'nin Abdullah Öcalan için "Gelsin Meclis'te konuşsun, terörün tamamen bittiği, örgütün lağvedildiğini haykırsın. Bu dirayet ve kararlılığını gösterirse umut hakkının kullanımıyla ilgili yasal düzenlemenin yapılması ve bundan yararlanmasının önü de ardına kadar açılsın." yaptığı çağrıyla gündeme gelen "umut" hakkında dair açıklama yaptı. 'Umut hakkı'ndan her hükümlünün yararlanamayacağını söyleyen Erdem, "Eğer hükümlünün durumu incelendikten sonra ıslah olmadığına ya da tahliyesinin toplumun kamu güvenliği bakımından ciddi tehlike yaratacağına karar verilmesi halinde hükümlü hakkında tahliye kararı verilmez. Onbinlerce şehidimizin katili, PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın ve benzer suçları işleyenlerin ıslah olması mümkün olmadığı için hiç bir zaman tahliye edilmeyecekler ve ömür boyu hükümlü kalarak cezalarını çekeceklerdir." dedi.
CHP'li Erdem, X hesabından "Abdullah Öcalan Neden Umut Hakkından Yararlanamaz?" başlıklı bir açıklama yaptı.
Hükümlünün ıslah olmadığına veya kamu güvenliği bakımından ciddi tehlike yaratacağına karar verilmesi durumunda asla tahliye edilemeyeceğini ifade eden Erdem bu durumun 'umut hakkı' veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (AİHS) ihlal etmediğini söyledi.
Tolga Şirin yazdı- Umut hakkı ve yanlış bilgiler
"Uluslararası Ceza ve İnsan Hakları Hukukunda 'umut hakkı' ömür boyu hapis cezası alan hükümlünün cezasını çekmesinin belirli bir aşamasında cezasının indirilerek, salıverilme ihtimalinin bulunmasını ifade eder." tanımıyla açıklamasına başlayan Erdem'in sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımın tamamı şöyle:
"(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) AİHM verdiği çeşitli kararlarda üye devletlerin ceza hukuku ve uygulamasında ağırlaştırılmış müebbet hapis ya da müebbet hapis almış hükümlünün cezasını çekerken ıslah olup olmadığını inceleyecek bir adli mekanizmanın olmamasını ve eğer ıslah olmuş ise salıverilmesini öngören hükümlerin olmamasını 'umut hakkına' aykırı görmüş ve bu durumu AİHS'nin 3. Maddesi hükmünde düzenlenen kötü muamele ve işkence yasağının ihlali saymıştır.
Ancak unutulmaması gereken husus 'umut hakkı' hiç bir surette ömür boyu hapis cezası alan her hükümlünün muhakkak salıverilmesi anlamına gelmediğidir.
Eğer hükümlünün durumu bu işle görevli kurul tarafından incelendikten sonra ıslah olmadığına ya da tahliyesinin toplumun kamu güvenliği bakımından ciddi tehlike yaratacağına karar verilmesi halinde hükümlü hakkında tahliye kararı verilmez. Tahliye etmeme kararı 'umut hakkının' ve AİHS'nin 3. Maddesinin ihlal edilmesi anlamına da gelmez.
Zira, adli sistemlerinde hükümlünün durumunu inceleme mekanizmasının bulunması ve kanunlarında da şartların oluşması halinde cezanın indirilmesini mümkün kılan hükümlerin olması halinde hükümlünün durumunun incelenmesi ve tahliye edilip edilmemesi hususunda üye devletler tam bir takdir yetkisine sahiptir.
Türk hukukunda konu Ceza Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu ile düzenlenmiştir. Ömür boyu hapis cezası Türk Ceza Kanununda müebbet hapis cezası (m.48) ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası (m.47) olarak düzenlenmiş, koşullu salıverme ve denetimli serbestlik ise Ceza İnfaz Kanunu'nun 107. Maddesinde düzenlenmiştir.
Madde 107 hükmüne göre cezasını iyi halli olarak geçiren ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan hükümlü otuz yılını cezaevinde çektikten sonra koşullu salıverilmeden yararlanabilir.
Ancak, 'Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar' ile 'Anayasal Düzene ve Bu Düzenin İşleyişine Karşı Suçlar' başlıklı bölümler altında düzenlenen suçlardan birini bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işleyen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olan hükümlüler koşullu salıverilme hükümlerinden yararlanamaz.
AİHM, 18.03.214 tarihinde Abdullah Öcalan'ın Türkiye aleyhine açtığı davada ve ardından Türkiye aleyhine açılan diğer davalarda Türkiye'nin 'umut hakkını' ve AİHM'nin 3. Maddesini ihlal ettiğine karar vermiştir.
AİHM'nin ihlal kararının iki temel gerekçesi, Türk İnfaz Kanunu'nda koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanması bakımından bazı suçlarda hükümlü aleyhine ayrım yapılması ve Türk hukukunda 'umut hakkını' uygulamak için adli bir sisteminin düzenlenmemiş olmasıdır.
Öyleyse Türkiye'nin yapması gereken, ceza hukuku düzenlemelerinde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlülerinin 25-30 yıl cezalarını çektikten sonra 'umut hakkından' yararlanmalarına karar verecek olan bir adli mekanizma getirmesi ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanları da bu düzenlemeye dahil edecek şekilde kanunda değişikliğe gitmesidir.
Yapılacak bu değişiklikle devleti yıkmak, anayasal düzeni değiştirmek suçlarından ceza alan bütün ömür boyu hapse mahkum hükümlüler de kurulan adli komisyon ya da kurul tarafından ıslah olup olmadıkları ve diğer şartlar incelendikten sonra 'umut hakkından' yararlanıp yararlanmayacaklarına karar verilecektir.
Ancak, onbinlerce şehidimizin katili, PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın ve benzer suçları işleyenlerin ıslah olması mümkün olmadığı için, PKK terörü her gün asker, sivil vatan evlatlarını şehit ettiği için ve bu cani teröristin tahliye edilmesi gibi bir ihtimal vatanını, milletini seven hiç bir vatandaşımız için kabul edilmesi mümkün olmadığı, aksinin büyük bir infial yaratacağı ve toplumunun kamu güvenliğini ciddi olarak tehdit edeceği için Öcalan ve benzerleri hiç bir zaman tahliye edilmeyecek ve ömür boyu hükümlü kalarak cezalarını çekeceklerdir. Bu şekildeki bir uygulama da AİHM dahil hiç bir uluslararası kurum tarafından 'umut hakkının' ya da AİHS'nin ihlali olarak kabul edilemeyecektir."
|
© Tüm hakları saklıdır.