Almanya'da Bakanlar Kurulu, ordunun Suriye operasyonlarına katılmasını öngören kararı onayladı. Uygulamaya geçilebilmesi için ise kararın Federal Meclis'te görüşülmesi ve onaylanması gerekiyor. Frankfurter Rundschau gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:
“Suriye operasyonu konusu cuma günü Federal Meclis'te oylanırsa hükümet kanadı büyük çoğunlukla evet, muhalefet kanadı ise büyük çoğunlukla hayır oyu kullanacak. Bu sadece alışıldık bir iş bölümü değil. Akılcı olan da bu. Savaş mı barış mı gibi hayati bir soru karşısında yüzde 100 savaştan yana oy kullanan bir meclisten korkulması gerekir. Yeşiller partisi bu kez net bir hayır deme eğiliminde... Verecekleri hayır yanıtı sadece muhalefet kanadının sahip olduğu bir lüks. Hükümet kanadının ise sallantıdaki Avrupa'yı tehlikeye sokmadan Fransa'yla dayanışma göstermekten kaçınması mümkün değil.”
Chemnitz'de yayımlanan Freie Presse gazetesinin aynı konudaki yorumu ise şöyle:
“Tüm bölgede Batı'dan nefret ediliyor. Terörün bunca elverişli bir toprak bulmasının nedenlerinden biri de bu. Suriye'de savaşmak istediğimiz şeyleri biz kendimiz yaratıyoruz: Sığınmacılar ve terör. Hoşumuza gitse de gitmese de varil bombalı katil Esad hala önemli bir rol üstlenebilir.”
Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi ise sığınmacı akınını durdurma yöntemlerini değerlendiriyor:
“Sıklıkla Almanya'nın sınırlarının güvenliğini sağlayamadığı ve sınırdan geçenleri kontrol edemediği ileri sürülüyor. Yetkililerse "hayır bunu yapabiliriz" diyor. Bir diğer itiraz ise kamuoyunun AB'nin dış sınırlarında çaresizce kıyılara vuran ceset fotoğraflarını daha fazla kaldıramayacağı yönünde. Peki bu daha uzun süre mi devam edecek? Almanya'nın sığınmacı kabul etmediği haberi sosyal ağlarda, daha önce sınırın açıldığı haberinde olduğu kadar hızlı şekilde yayılacaktır. Zira bugün Türkiye ya da Lübnan'daki kamplarda bulunan sığınmacılar yola çıkmalarına değip değmeyeceğini tartıyor.”
Münchner Merkur gazetesi ise Dünya AIDS ile Mücadele Günü kapsamında Papa'ya sorulan bir soruyu yorum sütunlarına taşıyor:
“Özellikle de Papa Françesko'nun böyle bir soruya net bir yanıt vermemesi büyük talihsizlik. Katoliklerin HIV enfeksiyonundan korunmak için prezervatif kullanmalarının dinen uygun olup olmadığı sorusuna muğlak bir yanıt verdi, bir "ikilemden" bahsederek konuyu sosyal eşitsizlik, açlık ve savaşlar gibi "daha büyük problemlere" bağladı. Prezervatifin tek başına küresel AIDS problemini çözemeyeceği açık. Ancak bu ölümcül hastalıkla mücadelede başarı sağlamak için eldeki her türlü silahın kullanılması gerekli. Buna prezervatif de dahil.”