Gündem

AKP'li Mehmet Metiner: Kuvayı Milliye'nin amacı, Cumhuriyet kurmak değildi; şeriatı, hilafeti ve saltanatı muhafaza etmekti

"Cumhuriyetle birlikte kurulan düzenin yaptığı her şey, kurucu ruhun inkarı mahiyetindeydi"

29 Ekim 2024 09:54

T24 Haber Merkezi

Eski AKP Milletvekili Mehmet Metiner, Yeni Şafak gazetesinde "Cumhuriyet Bayramı" dolayısıyla kaleme aldığı yazıda, 1924 Anayasası'nı ve laikliği hedef aldı. "Kuvayı Milliye'nin amacı, Cumhuriyet kurmak değildi. Milli Mücadelenin tek amacı vardı: Şeriatı, hilafeti ve saltanatı muhafaza temelinde yabancı işgale son vermek" diyen Metiner, "Lozan Sözleşmesi’nden birkaç ay sonra ilan edilen Cumhuriyetle yeni bir düzen kuruldu. Şeklen devletin dininin İslam olduğu 1924 Anayasası’nda belirtildi ama yapılıp edilen her şey o kurucu ruhun inkarı mahiyetindeydi. Nitekim 1937’de devletin dininin İslam olduğu ibaresi de kaldırıldı. Laikçiliğin benimsendiğinin resmen açıklanmasından sonra tamamen farklı bir düzen te’sis edildi" ifadelerini kullandı. 

Günün öne çıkan haberleri

TIKLAYIN | Başlamadan biten “barış süreci!"

TIKLAYIN | SDG Komutanı Mazlum Kobani: 'Türkiye ile aramızda arabuluculuk yapılıyor'

TIKLAYIN | Arşiv fotoğraflarıyla 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı

TIKLAYIN | TUSAŞ saldırısı göz göre göre geldi: Tesis, özel güvenlik denetiminde sınıfta kalmış!

TIKLAYIN | Ceyda Düvenci ve 13 yaşındaki kızı Melisa’dan duygu dolu yayın: “Hayatımın en gururlu anı”

TIKLAYIN | Geri dönüşüm kutusuna attığınız kıyafetlerin ‘cennete’ gittiğini düşünüyorsanız, moda endüstrisinin gizli 'cehennemine' bir bakalım

TIKLAYIN | Milli sporcu Selene Durna’nın şüpheli ölümü: Evinin balkonundan düştü

Mehmet Metiner, "Cumhursuz cumhuriyetten demokratik cumhuriyete!" başlıklı yazısında, şunları kaydetti:

"Evvela tarihsel bir kaç tespit…

Kuvayı Milliyenin amacı, Cumhuriyet kurmak değildi.

Milli Mücadelenin tek amacı vardı: Şeriatı, hilafeti ve saltanatı muhafaza temelinde yabancı işgale son vermek.

Kuvayı Milliyenin taşıyıcı cemiyeti Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti şeriatçı, hilafetçi ve saltanatçı idi.

Gazi Mustafa Kemal milli mücadele sürecinde hep bu amaca vurgu yaptı.

İlk meclisin açılışında da bu kurucu ruh esastı.

Hacı Bayram’daki açılış merasimi bütünüyle bu ruhu yansıtıyordu.

Meclisteki temsil bu kurucu ruhun ete kemiğe bürünmüş haliydi.

Başında sarığı olan da vardı, mahalli giysilerini üstünde taşıyanlar da.

Gazi Mustafa Kemal’in meclisin açılışında irad ettiği nutuk bu kurucu ruhun cisimleşmiş haliydi.

“Ey efendiler” diye başlıyordu nutkuna Gazi. “Bu meclis sadece Türklerin meclisi değildir, Kürtlerin de meclisidir; bilumum anâsır-ı İslamın mecmuundan (toplamından) oluşan bir Meclis’tir.”

Meclisin adı da sadece Büyük Millet Meclisi (BMM) idi.

Bu kurucu ruhun 1921’de ilan edilen Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nda (Anayasasında) Türkiye Devletinin İslamcı olduğu alenen ilan ediliyordu. Meclisin görevleri arasında “Ahkâmı şer’iyenin tenfizi” yani “şeriat hükümlerinin uygulanması” zikrediliyordu. (Bkz. Madde-7)

Bu kurucu anayasada ne Ankara’nın başkent ne de Türkçe’nin resmi dil olduğu belirtilir.

Yani ilk meclisin ruhu da anayasası da İslamcıydı/şeriatçıydı.

Bunlar tarihi tespitler sadece. Genç nesillerin gözünden kaçırılan hakikatler. Şahsıma ait hüküm cümleleri değil. Umarım o birileri sadece ve yalnızca bu tarihi hakikat bilinsin amacıyla yaptığımız bu aktarımdan rahatsızlık duyup o bildik pespaye suçlamaları üzerimize boca etmezler.

***

Sonra ne mi oldu?

Lozan Sözleşmesi’nden birkaç ay sonra ilan edilen Cumhuriyetle yeni bir düzen kuruldu.

Şeklen devletin dininin İslam olduğu 1924 Anayasası’nda belirtildi ama yapılıp edilen her şey o kurucu ruhun inkarı mahiyetindeydi. Nitekim 1937’de devletin dininin İslam olduğu ibaresi de kaldırıldı. Laikçiliğin benimsendiğinin resmen açıklanmasından sonra tamamen farklı bir düzen te’sis edildi.

CHP’nin kudretli şeflerinden ve ideologlarından Recep Peker’in laisisizm tanımında belirttiği üzere, İslamiyet, sadece devlet hayatından değil memleket ve toplum hayatından da sökülüp atılmak istendi.

Yendiğimiz düşmana sadece zihnen değil şeklen de benzemeyi ilke edinen yeni bir düzendi bu.

Yazının tamamını okumak için tıklayın